Gerek peri bacalarının arasında süzülerek, gerekse muhteşem Kapadokya manzarasını yükseklerden izleyerek yapılan her uçuş başlı başına olağanüstü bir macera...
25 Şubat 2007 Pazar
BALON HEYECANI
Gerek peri bacalarının arasında süzülerek, gerekse muhteşem Kapadokya manzarasını yükseklerden izleyerek yapılan her uçuş başlı başına olağanüstü bir macera...
24 Şubat 2007 Cumartesi
PAMUKKALE
Antik kentin M.Ö. II. yüzyılda Bergama krallarından II. Eumenes tarafından kurulduğu, adını ise Bergama’nın kurucusu Telephos’un eşi Heira’dan aldığı sanılmaktadır.
23 Şubat 2007 Cuma
KURTULUŞ GÜNÜ
Balıkesir 6 Eylül 1922 tarihinde düşman işgalinden kurtulmuştur. Bugün mahalli bayram olarak kutlanmaktadır. Bu bayramlar eskiden Yeni Çarşı mevki olarak adlandırılan Alihikmetpaşa Meydanı'nda yapılırdı. Daha sonra Kervansaray önündeki Cumhuriyet Meydanı'na taşındı. 1995'ten sonra da Stadyum önündeki caddede yapılmaktadır. Eskiden bir de bir gece önceden Balıkesir'in ana caddelerinin kolonyalarla ve zambak suyuyla yıkandığı büyükler tarafından anlatılmaktadır. Eskilerde büyük coşkuyla kutlanan bu bayrama iki üç gün önceden köylerden, ilçelerden insanlar gelirdi. İnsanlar 6 Eylül sabahı Balıkesir Parkında piknik yaparlar daha sonra bayrama geçerlerdi. Akşamı da coşkulu fener alayı düzenlenirdi. Şimdi bu muhtelif gelenekler ortadan kalmış olsa da bayramlar aynı coşkuyla devam etmektedir. Bayramın gözdeleri yılda bir defa görülebilen "tülü kabaklar"dır.Tülü kabakların halkın ve çocukların üzerine gelerek onları korkutması şeklinde gerçekleşen anlar her çocuğun hafızasında yer edinir. Bunun dışında köy seyirlik oyunlarından olan deve oynatma da yerine getirilir. Bunun dışında Balıkesir'de faaliyet gösteren firmaların arabalardan attıkları hediyeler, eşantiyonlar, oyuncaklar çocuklar için büyük sevinç kaynağıdır. |
22 Şubat 2007 Perşembe
EĞİRDİR GÖLÜ
Isparta İli sınırları içinde yer almaktadır. Eğirdir Gölü deniz seviyesinden 1000 metre yükseklikte, Sultan Karakuş dağlarının arasında il alanının ortasında yer almaktadır. Beyşehir Gölü’nden sonra Türkiye’nin ikinci büyük tatlı su gölüdür. Su rengi turkuvazdır. Jeolojik olarak tektonik bir göldü. Göl ve çevresinde yamaç paraşütçülüğü, rüzgar sörfü, kamp-karavan turizmi, kuş gözlemciliği, trekking, canyoning, orienting yapılmaktadır. Eğirdir Gölü’nün suyu, tatlı su balıklarının yaşamasına elverişli olması amatör ve profesyonel balık avcılığı imkanını sağlamaktadır. |
21 Şubat 2007 Çarşamba
SEMBUSEK
Mardin'de genelde iki çeşit sembusek yapılmaktadır. Bunlardan birisi evde yapılır, biriside fırınlarda pişirilir. MALZEMELER Un, tuz, kıyma, soğan, maydanoz, yeşil biber, karabiber, yumurta, maya Sac üzerinde pişirilen : 1 kg kıymaya yaklaşık olarak 750 gram soğan çok ufak doğranır ve pembeleşinceye kadar sıvı yağda pişirilir, daha sonra buna kıyma eklenerek pişirilmeye devam edilir. Pişince tuz, kara biber ve maydanoz katılır soğumaya terk edilir. Bu arada tuz katılmış un iyice yoğrulur ve lahmacun büyüklüğünde ince açılarak yarısına pişmiş kıymadan konur. Bu hamurun diğer yarısı yarım ay olacak şekilde katlanır, açık olan kısmı tabak yardımı ile yapıştırılır. (Açık kısmın üstünde tekerlek gibi döndürülen tabak yapışmasını sağlamaktadır). Hazırladığımız bu böreği saç veya teflon tavalarda pişirip servise sunabiliriz. Fırında pişirilen : Bunun içinde aynı şekilde hamur hazırlanır (maya eklenir), hamurun mayalanması beklenir, hamura az sıvı yağ karıştırılır. İç için ise; ince doğranan, soğan, yeşil biber, maydanoz, kara biber, tuz ve kıyma çiğ olarak karıştırılır. (İsteye bağlı olarak içe biber salçası, isot da katılabilir) Hamur lahmacun gibi açılır yarısına hazırlanan iç konarak boş kalan kısım yarım ay oluşturacak şekilde katlanır ve yine tabak yardımı ile açık kısımlar kapatılır. Bu arada yumurta kırılarak beyazı atılır ve sarısı çırpılır hazırlanan bu böreklere sürülerek fırında pişirilir. NOT: Fırında pişirilen sembusek diğerinden çok daha hafiftir! |
Gönderen MEL zaman: 21:52 0 yorum
Etiketler: MARDİN, YÖRESEL YEMEKLER
20 Şubat 2007 Salı
FOTOĞRAF MÜZESİ
Balıkesir Fotoğraf Müzesi, Türkiye'nin ilk ve tek fotoğraf müzesidir. Balıkesir ilindeki müzenin açılışı 19 mayıs 2006 tarihinde yapılmıştır. Fotoğraf tarihine dair nesnelerin sergilendiği müzenin bünyesinde M. Emin Tan Fotoğraf Kitaplığı adlı özel bir kitaplık da bulunur.
Balıkesir Fotoğraf Müzesi ve M. Emin Tan Fotoğraf Kitaplığı, Dumlupınar Mahallesi Ulus Sokak'ta 150 yıllık 2 katlı tarihi bir yapı ve hemen bitişiğindeki 3 katlı yeni yapıda yer almaktadır. Balıkesir Sanat Fotoğrafçıları Derneği (BASAF)'nin başkanlığını yapan Avukat Altuğ Oymak tarafından kurulmuştur.
Müze; 2 sergi salonu, makine teknolojisi salonu, kitaplık, fotoğraf ekipmanları, karanlık oda ve binanın buluntularının sergilendiği salon ile tarihi ve teknik değeri olan fotoğraf makinelerinin sergilendiği salondan oluşur. Ülkemizin ilk Müslüman fotoğraf stüdyosu olan Foto Resna'ya ait kartpostallar da müzede görülebilir.
19 Şubat 2007 Pazartesi
GÖRELİM
Akliman, Gazi, Ayancık, Çamlık, Bürnük, Kustepe ve Türkeli Çamlık Orman İçi Dinlenme Yerleri, Karagöl Kumluğu ve Bahçeler Plajı, Balatlar Kilisesi, Sinop ve Boyabat Kaleleri, Muineddin Süleyman Pervane (Alaeddin) Medresesi, Alaeddin, Saray, Cezayirli Ali Paşa, Meydankapı, Kefevi, Cumaköy ve Yazıköy Camileri, Fethi Baba Mescidi ve Akmescid, Durak Han, Seyyid Bilal, Gazi Çelebi, İsfendiyaroğulları, Sultan Hatun ve Hatunlar Türbeleri, Aslan Çeşmesi, 1853 Sinop Deniz Savaşı Şehitliği, Sinop Müzesi. |
DAMLATAŞ MAĞARASI
Damlataş Mağarası, Alanya şehir içinde ve deniz kıyısında Merkeze 3 km. uzaklıkta bulunmaktadır. Toplam uzunluğu 30 m. olan mağara kuru, yatay mağara tipindedir. 200 m'.lik bir alanı kaplamaktadır. Çok sayıda sarkıt ve dikitin eşsiz bir görüntü verdiği mağara 15 m. yüksekliktedir. İlk araştırmalar, Galip Dere tarafından yapılmıştır. Galip Dere, gazetelerin birinde 2. Dünya Savaşı zamanında atılan gaz bombalarından korunmak için bir mağaraya sığınan Almanlar’ın içinde astımlı olanların şifa bulduklarına dair bir haber okur. Mağaranın sağlık açısından faydası konusunda resmi incelemeler başlar. Doktor ve kimyagerlerden oluşan ekibin incelemelerinden sonra mağaranın astıma iyi geldiği tespit edilir. Bu nedenle astım hastaları mağaranın en yoğun ziyaretçi gruplarını oluştururlar. |
Gönderen MEL zaman: 00:28 0 yorum
Etiketler: DOĞAL GÜZELLİKLER
18 Şubat 2007 Pazar
SÜSLÜ FİDOŞ
MALZEME 500 gr kıyma 500 gr patlıcan 250 gr yeşil biber 1 çorba kaşığı margarin 1 çorba kaşığı salça 1 baş soğan 1 demet maydonoz Yeteri kadar tuz ve kırmızıbiber Kıyma, kuru soğan, kırmızıbiber, tuz ve maydonoz karıştırılıp yoğrularak harç yapılır. Harçtan küçük parçalar alınarak şekil verilir. Patlıcan halka şeklinde doğranıp yağda hafif kızartılır. Doğranmış olan yeşilbiber, domates, patlıcan ve köfteler sıra ile tepsiye dizilir. Ilık suda yapılan salça üzerine dökülerek fırına atılır. 10 dakika fırında pişirilir ve sıcak servis yapılır |
Gönderen MEL zaman: 23:31 0 yorum
Etiketler: ELAZIĞ, YÖRESEL YEMEKLER
SAKALA ÇARPAN ÇORBASI
MALZEME 1/2 su bardağı yeşil mercimek 6 su bardağı su 2 adet soğan 1 çorba kaşığı salça 4 çorba kaşığı tereyağ 3 çorba kaşığı un 2 tatlı kaşığı tuz 1 fincan ev makarnası 1 çorba kaşığı nane Mercimekler yıkanır, haşlanır ve suyu süzülür. Ayrı bir yerde ince ince doğranan soğan, iki yemek kaşığı yağ ve salça ile birlikte kısık ateşte ara sıra karıştırılarak kavrulur. Un katılarak bir iki defa daha çevrilir. Mercimek, tuz ve et suyu eklenir. Kaynayınca ev makarnası (erişte) ilave edilir. Mercimek, tuz ve et suyu eklenir. 15-20 dakika daha pişirilir. İki çorba kaşığı yağ bir tavada eritilir, içine nane eklenir ve çorbanın üzerine gezdirilir. |
Gönderen MEL zaman: 22:59 0 yorum
Etiketler: AFYON, YÖRESEL YEMEKLER
ZİLE
Hititler Dönemi'nde önemli birer yerleşim yeri olan Tapigga (Maşathöyük) ve Anziliya (Zile Höyüğü), M.Ö. 15. yüzyıldan sonra Hititler'in en büyük düşmanlarından Kaşkalar'ın birçok saldırısına uğradı. M.Ö. 8. yüzyılda Frigler'in yönetimine giren yöre, M.Ö. 7. yüzyılda Kimmerler tarafından yağmalandı. Ardından M.Ö. 6. yüzyılda Persler'in, M.Ö. 4. yüzyılda da Makedonlar'ın denetimine girdi. M.Ö. 3. yüzyılda Pontus Krallığı'na bağlandı ve M.Ö. 66'da Romalılar'ın eline geçti. II. Pharnakes, M.Ö. 47'de Sezar'ın karısının adı verilen Zela şehrinde (bugün Zile) yapılan ve kısa süren bir savaşta Julius Caesar tarafından yenilgiye uğratıldı ve Zile Kalesi içerisindeki dikili taşa şu önemli sözler kazıldı. "Veni, Vidi, Vici - Geldim, Gördüm, Yendim". İlçeye girmeden Zile Kalesi karşılıyor sizi. Kale duvarlarına çıkıp ilçenin tamamını görebiliyorsunuz. Çevrede bulunan eski Zile evleri, henüz eski otantik özelliğini kaybetmemiş çarşılar, dükkânlar ile apayrı bir hava estiriyor. Bambaşka bir güzellik ise, aslında yapılış tarihi bilinmeyen Yeni Hamam olarak adlandırılan Kuş Sarayı. Hamam Kadınlar hamamı olarak kullanılıyor. Doğu cephesinde bir merdivenle kuş yuvası ile aynı hizaya çıkabileceğiniz yükseklikte tüm zarifliği ile karşınızda tablo gibi duruyor. |
17 Şubat 2007 Cumartesi
FİRAVUNLARIN TOPRAĞI
Mısır adı dünya literatüründe iki ana isimle anılmaktadır. Eski Mısır dilinde bu ülkenin adı olan Kemet'ten türeyen Kopt ile bu ülkeye İbranilerin verdiği Mizraim sözcüğünden türeyen Mısırdır. Mısır adı,Hitit kaynaklarında Miziri şeklinde geçmektedir. Avrupa dillerine ise El-Kopt türevinden geçmiştir.
Afrika’nın kuzeydoğu ucunda bulunmakla birlikte Sinâ yarımadasındaki toprakları ile Asya'ya da uzanmış olan Mısır, Asya ile Avrupa arasında köprü vazifesi gören, mühim bir coğrafi mevkide yer almaktadır. Akdeniz’le Kızıldeniz’e sahili olan ve bu iki denizi birbirine bağlayan, dünyanın sayılı su yollarından biri olan Süveyş Kanalı’nı elinde bulunduran ülke toprakları, Nil Nehri'nin hayat ve bereket verdiği, yeryüzünün iskan edilmiş en eski coğrafyalarından biri olup, çok köklü bir tarih ve medeniyet geleneğine sahiptir. Asya'dan Afrika'ya, Akdeniz'den Hint okyanusuna giden yollar üzerinde bulunması, Mısır'a tarih boyunca stratejik bir önem kazandırmış; Afrika Birliği, Arap milliyetçiliği ve İslam dünyası gibi meselelerde onu merkezî bir konuma oturtmuştur.
Mısır halkının yaklaşık %91'ini Araplar oluşturmaktadır. Arapların %91.5'i Müslüman, kalanı Hıristiyan'dır. İkinci önemli etnik unsur nüfusun %7'sini oluşturan Kıptilerdir. Kıptilerin tamamı Hıristiyan'dır. Kıptilerin kendilerine özel bir dilleri vardır.
Ancak bugün artık Kıptice konuşan kalmamıştır ve Kıptiler de Arapça konuşmaktadırlar. Kalan nüfusu Avrupalı Hıristiyan etnik unsurlarla, Nubiyalı, Beja, Arnavut, Berberi gibi değişik kökenlerden gelen Müslüman etnik unsurlar oluşturmaktadır.
16 Şubat 2007 Cuma
MESCİDİ AKSA CAMİ
Ayrıca Hz. Muhammed'in Mi'rac sırasında göğe yükseldiği yer olması hasebiyle ve Mescid-i Aksa'nın burada bulunması sebebiyle Kudüs, Müslümanlar için de kutsaldır.
14 Şubat 2007 Çarşamba
NE OLURSAN OL GEL
"Gene gel! gene gel! her ne isen gene gel! kafirsen, atese tapiyorsan, puta tapiyorsan da, gene gel, Bu bizim dergahimiz umutsuzluk dergahi degil, yüz kere tövbeni bozmussan da gene gel!" Hz. Mevlana. Mevlâna Celaleddin'in Babası (Sultan-ül Ulema) Bahaddin Veled'e Selçuklu Sultanı tarafından hediye edilen gül bahçesine 1274 yılında bir türbe, 1396 yılında da Çini kaplı külah yapılmıştır. Mevlâna Celaleddin'in türbesi olan bu yer, 1927 yılında müze olarak ziyarete açılmıştır. İçinde dergah zamanından korunan Mevlâna'ya, mevleviliğe ait eserler, mevlevi musiki aletleri, hat, kumaş örnekleri, halı sergilenmektedir. 1993 yılında resmi kayıtlara göre 1.200.000 kişi ziyaret etmiştir. Anıtlar Kurulu kararı ile taban düzenlemesi 10 Aralık 1993 tarihinde gerçekleştirilmiştir. |
12 Şubat 2007 Pazartesi
AYVA AŞI
MALZEME 1kg ayva 250gr kıyma 3 adet soğan 2 yemek kaşığı tereyağ 2 yemek kaşığı zeytinyağ 2 çay bardağı şeker 1 tatlı kaşığı tarçın 1 tatlı kaşığı tuz Ayvaları ayıklayıp küp küp doğrayınız ve önceden hazırladığınız limonlu suyun içinde bekletiniz. Soğanları diş diş doğrayınız, tencereye koyunuz. Orta ateşte tereyağı ve zeytinyağı ilavesi lie karıştırarak, yumuşayıp sararıncaya kadar kavurunuz. Kavrulmuş soğanlara kıymayı ekleyiniz. Kıymayı da karıştırarak soğanlarla birlikte kavurduktan sonra ayvaları, ayvaların üstünü geçmeyecek miktarda suyu ve tuzu ekleyiniz. Tüm malzemeyi karıştırınız. Tencereyi kapağı kapalı pişirmeye bırakınız. Ayvalar kolayca çatal batacak kadar piştiğinde şekeri ve tarçını katınız ve karıştırınız. Şeker eriyince ocağın altını kapatınız. Ayva aşını servis kabına aktarıp sıcak sıcak sofraya veriniz. |
Gönderen MEL zaman: 22:04 0 yorum
Etiketler: ANTALYA, YÖRESEL YEMEKLER
KUDÜS - JERUSALEM
Kudüs'e ilk gittiğimde görüntü oldukca değişik gelmişti.
Yahudilerin Ağlama Duvari ile Mescidi Aksa Camii sırt sırta vermiş gibiydi, her iki tarafın insanları da kendi dinlerince dua ediyorlardı. Yukardan baktığınızda aradaki duvarları görmezseniz yanyana bile denebilirdi belki. Ağlama Duvarı etrafında ibadet eden kalabalıkdan çıkarak müslüman kesimin olduğu tarafa geçmek için ilerledik.
Her nekadar İsrail tarafından Mescidi Aksa Camii tarafına geçmek zor olsada, biz Türk ve müslüman turistler olduğumuzu ispatladıkdan sonra içeri girebildik, daha doğrusu biz girebildik, yahudi olduğu için ev sahibimiz giremedi.
Bu gezi sırasında da ufak tefek bilgiler ve detaylar öğrenme fırsatımız oldu. Oraları görmek, orda bulunmak gerçekden güzel bir deneyimdi.
EL SANATLARI
Mardin, öyküler içinde öykülerin, zamanlar içinde zamanların birbirine karıştığı diyarda el sanatlarının beşiği olmuştur. Eski çağlardan beri Testi-Çanak-Çömlek, Demircilik, Bakırcılık, Kalaycılık, Kuyumculuk, Gümüşçülük, (Telkari),îğne Oyası, Midyat El Nakısı, Tohum İğnesi, Yorgancılık, Oyacılık, Boyacılık(Sibbeğ), Dericilik(Debbeğ), Sabunculuk, Dokumacılık, Şal ü Şapik(Özel bir kumaş dokumasıdır), Kilimcilik, Halıcılık(Yün ve ipek). Semercilik, Keçecilik, Tahta Oymacılığı(Kakmacılık), Sedef işlemeciliği, Halburculuk(Gürgen ağacı kullanılırdı). Taş Oymacılığı, geçmişten günümüze kadar yapılan el sanatlarıdır. |
10 Şubat 2007 Cumartesi
KAPADOKYA'DA BİZ
Otele yerleştik ve yarış başladı. Gezecek o kadar çok yer vardı ki, heryeri görmeliydik. Peribacalarına çıktık, Yeraltı şehri'ne girdik, daha doğrusu indik, indikçe küçüldük, büküldük, orada yaşayan insanlar neye benziyordu bayağı merak ettik, cüce olduklarına karar verdik, tempo kesilmedi, upuzun Ihlara vadisine indik, gerçi o kadar merdiveni geri çıkması biraz zor oldu itiraf edelim, ama gene inerim, gene çıkarım, muhteşemliğine doyulmuyor.
Elbette Bektaşi Dergah'ını gezdik, bu arada gördüğümüz en güzel tesbihler ordaydı bence.
Tepeler, yamaçlar mağaralarla doluydu Kapadokya'da, hiç birini atlamadık, heryere tırmandık , eee Kapadokya'ya, balona binemesekde tepeden bakma şansı kaçar mıydı?
Aaaa sıcak şarap ve şarap evleri unutulmazdı, ateş başında doğaya karşı içilen ılık şarap oldukça değişik bir tat oldu bize.
Çömlek atölyeleri de nasibini aldı bizden, yanında da bol bol alışveriş. Testiydi, vazoydu, yok toprak kadehti derken bavulumuza yer kalmayacaktı dönüşde.
Ama eğlenmek ve yorulmak, ikisi bir arada muhteşemdi. Eeee, tatil dediğin de böyle yapılır değil mi ama .....
9 Şubat 2007 Cuma
TUZ GÖLÜ
Türkiye'nin Van Gölünden sonra ikinci büyük gölüdür. İdari olarak Niğde, Konya ve Ankara illeri sınırları içindedir. Büyüklüğüne karşın ülkemizin en sığ göllerinden biridir. Tuz Gölü, Melendiz ırmağı, pek çok küçük akıntı ve yeraltı tuzlu su kaynaklarıyla beslenir Tuz gölü kışın kapladığı geniş su alanı ile su kuşları için önemli bir kışlama bölgesidir. Uluslararası kriterlere göre A sınıfına giren bir sulak alandır. Kış aylarında çok sayıda Sakarca Kazı gölde barınır ve çevredeki tahıl ekili alanlarda beslenir. İlkbaharda göl içinde oluşan adalarda ve göl kıyısındaki bataklıklarda suna, angıt, çamurcun, büyük yağmurcun, kocagöz, ince gagalı martı, gümüşü martı ve bataklık kırlangıcı kuluçkaya yatmaktadır. Gölün ornitolojik önemi yurdumuzda en büyük flamingo kolonisinin kuluçka alanı oluşudur. Tuz Gölü, %32'lik tuzluluk oranıyla Türkiye'nin tüm tuz gereksiniminin %55'inden fazlasını karşılamaktadır. |