25 Ekim 2007 Perşembe

GELENEKSEL EL SANATLARI

Yemeniler;
Geçmişte yemenilerin kullanımı oldukça yaygın olup, çeşitli süslemeleriyle kadın dünyasının zenginliğini ortaya koymaktaydı. Kıbrıs’ta kullanılan yemeniler genelde tam kare biçiminde olup; önceleri sadece kenarlarına motif işlenir, iç kısımları sade bırakılırdı.Daha sonra yemenilere dal ve çiçek motifleri basılmaya başlandı. Günümüzde yemeni modern anlamda eşarp olarak gelenek başka bir düzlemde sürdürülmektedir.


Lefkara İşi;
Lefkara işi Kıbrıs’ta yapılan yerel el sanatlarının en önemlilerinden birisidir. İlk olarak, Lefkara köyünden çıktığı için bu adı almıştır. Lefkara işi 2 grupta toplanır; “Keten üzerine Lefkara işi” ve “İğne işi Lefkara”. İkisinin de işlemesi sırasında yastık kullanılır. Lefkara işi geçmiş dönemlerde halkın kendi kullanımı için yapılırken, sonraları ticari amaçlı olarak ve günümüzde özellikle turistik el işleri kapsamında yapılmaktadır.

Hesap İşi;
Bu iş daha çok Lapta ve Kazafana bölgesinde yaygın olarak yapılan bir el sanatı türüdür.

İpek İşi;
İpek Böceği kozalarından işlene ürünlerdir.

Bitkisel Örücülük;
Kendiliğinden yetişen veya kültürü yapılan bazı bitkilerin sapını, yapraklarını, ince dallarını ya olduğu gibi yada yararak ince şeritler haline getirdikten sonra çeşitli şekillerde değerlendirme işidir. Kıbrıs’ta örücülüğün en yaygın olduğu yerler Mesarya ve Karpaz bölgeleridir.

KIBRISDA BİTKİ ÖRTÜSÜ VE DOĞAL HAYAT


Doga; Kasim ayinda uykudan uyanmaktadir. Bunun gerçeklesmesiyle çevre yesile bürünmekte ve ilk yagmurlarin düsmesiyle birlikte çiçeklerle kaplanmaktadir.
Numan çiçegi, Tavsan Kulagi çiçegi, Nergis, Sümbül çiçegi, süsen veya vahsi orkideler gibi türlü çiçekleri, badem agaçlarinin çiçeklerinin açilmasi izlemektedir.
Nisan ve mayis aylari altin renkli günesin parlakliginin, zevkinin yasandigi aylar olup;Mimoza(küstümotu), ebegümeci, yasemin, ve en sonunda da gelin taci ile güller de yazin açmakta ve güzellikleriyle dogayi süslemektedir!

Kibris'in kendine has dogasi ve bitki örtüsüyle insanı eldeğmemis güzellikler arasinda bambaska bir hayat bekliyor. Her bölgenin kendi özelligini tasiyan güzellikleri, yine ayni bölgelerde yasayan ve dogal yasama renk veren canlilarla daha da ilginç bir hal aliyor.
Girne bölgesinin daga yakin bölümlerinde yer alan kir keçilerini yürüyüse gittiginizde görebilir, hatta onlardan yol arkadasi edinebilirsiniz. Küçüklü büyüklü Kibris'a özgü bir çok hayvanin arasinda yerli ve yabanci herkesin büyük ilgisini çeken ve adeta ülkenin sembolü olan en büyük canli ise kuskusuz esekler.

Karpaz yarim adasinin göz alici güzellikleri ve bozulmamis dogasi arasinda kendilerine yasam alani yaratan esekler, son zamanlarda kendileri için alinan önlemlerle yasamlarini daha kolay bir sekilde sürdürme imkanina sahiptirler

Genelde toplu halde dolasan bu hayvanlar, yabani dogalarina ragmen arkadas canlisi olmakla ün salmislar. Evcillestirilmis olanlar köylülerin yakin arkadaslari olmalarinin yaninda onlara islerinde de en büyük yardimi yapiyorlar. Bazen çocuklarin eglencesi bazen de ulaim araci olarak kullanilan esekleri Karpaz yarim adasinda dogal halleriyle görebilmek sizlere heyecan yaninda büyük tecrübe kazandiracak

TARİHDE KIBRIS


Akdeniz'in mükemmel iklimi ve sıcak insanlarıyla ünlü Kuzey Kıbrıs, 3 kıtayı birleştiren en güzel adalardan biridir. Tertemiz sahilleri ve eşsiz doğasıyla tam bir turizm cennetidir. Efsanede anlatıldığı gibi Sezar'ın Kleopatra'ya aşkını kanıtlamak için bu adayı vermesi en güzel örnektir.

Arkeolojik kazılar M.Ö. 7000 Yılına uzanan Neolitik zamana ait yerleşim birimleri ortaya çıkarmıştır. Bulunan kalıntılardan Kıbrıs'a yerleşen ilk insanların Mezopotamya ve Anadolu'dan geldikleri tarım yapabilip hayvan evcilleştirdikleri anlaşılmaktadır. M.Ö 6000 ve daha sonra gelen guruplar çanak, çömlek, desti, bardak gibi kilden kaplar yapabilme sanatını getirmişlerdir. Bu zamana ait ortaya çıkarılan iki yerleşim biriminden biri Kuzey sahilinde Girne'nin 10 km doğusunda "VRİSİ" kalıntıları, diğeri de Limasol ve Lefkoşa arasında "KİROKİTİA" denilen kalıntılardır.

Bronz çağına ait daha büyük yerleşim birimleri ortaya çıkmıştır. Bronz araçlarının en önemli ham maddesi olan bakırın Kıbrıs adasında çok miktarda bulunması yörede bu madenin ticareti ile uğraşan ve bakır işleyen merkezlerin gelişmesine yol açmıştır. Mağusa'nın kuzey doğusunda "ENKOMİ" kalıntıları bu çağda gelişen ve çağa göre modern ve zengin bir kasabanın kalıntılarıdır. M.Ö. 2000 yılından itibaren Kıbrıs tarihi, adanın stratejik konumuna ve zengin bakır kaynaklarına sahip olabilmek için bölge güçlerinin istilalarına sahne olmuştur. Bu istilalarla gelen değişik kültürler, Kıbrıs adasını bir tarihi kalıntılar ve eserler ülkesi haline getirmiştir.

Kıbrıs Tarihinin Kronolojik Takvimi :

M.Ö. 7000 - 3000 Yeni Taş Devri

M.Ö. 3000 - 1450 Bronz Çağı

M.Ö. 1450 - 700 Eski Mısır Egemenliği

M.Ö. 700 - 545 Asurlular Egemenliği

M.Ö. 545 - 345 İran Pers Egemenliği

M.Ö. 345 - 290 Eski Yunan (Helen) Egemenliği

M.Ö. 290 - 58 Ptolemik Kırallığı Egemenliği

M.Ö. 58 - M.S. 395 Romalılar Egemenliği

395 - 1190 Bizans Egemenliği

1190 - 1191 İngiliz Egemenliği

1191 - 1489 Lüzinyan Egemenliği

1489 - 1570 Venedik Egemenliği

1570 - 1878 Osmanlı Egemenliği

1878 - 1960 İngiliz Egemenliği

1960 - 1974 Kıbrıs Cumhuriyeti

1974 Kıbrıs Barış Harekatı

1974 - 1983 Kıbrıs Türk Federe Devleti - Kıbrıs Rum Yönetimi

1983 - ... Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti

KIBRIS



Kıbrıs bozulmamış doğal güzellikleri, eşsiz tarihi zenginlikleri ile Akdeniz'de cennet bir adadır. Türkiye, Suriye ve Mısır'a komşu olan Kıbrıs, Doğu akdenizin berrak mavi sularında uzanır. Sicilya ve Sardunya'dan sonra Akdeniz'in en büyük üçüncü adasıdır.

Kıbrıs dost canlısı insanlari, tertemiz ve bozulmamış muhteşem doğası, neredeyse tüm yıl boyunca güneşle yıkanan kilometrelerce uzunluğundaki kıyı şeridi, altın kumsalları ve 9000 yıllık görkemli tarihi ile sizlere en misafirperver karsılamayı sunar.

Bulundugu enlem derecesinden dolayi güneslenmenin fazla, günes enerjisinin bol oldugu Kibris'ta yaz aylarinda ortalama günün 12 saati günesli geçer. Kis aylarinda bu deger ortalama 5 saat dolayindadir.



24 Ekim 2007 Çarşamba

FİLDİŞİ SAHİLİ


Fildişi Sahili Cumhuriyeti, kısaca Fildişi Sahili : Batı Afrika'da yer alan bağımsız bir ülkedir. Fildişi Sahili'nin resmi dili Fransızca'dır. Bundan yanısıra konuşulan 60 yerel lehçeden en yaygını Dioula lehçesidir.

Kıyı bölgeleri tropikal, kuzey bölgeleri yarı kara ikliminin etkisi altındadır. Ülkede üç mevsim de yaşanmaktadır. Kasım - Mart ılıman ve kuru, Mart - Mayıs sıcak ve kuru, Haziran - Ekim sıcak ve nemli..

Bölgenin en gelişmiş ülkesi olarak bilinen Fildişi Sahili kakao üretiminde dünya lideridir. Diğer önemli ürünleri kahve, kauçuk, petrol, ton balığı ve ananastır.

Fildişi Sahili 1960 yılında bağımsızlığına kavuşmuştur. Ülkeye bağımsızlığını kazandıran Félix Houphouët-Boigny 1983 yılında, doğum yeri olan Yamoussoukro'yu başkent ilan etmiştir.

Félix Houphouët-Boigny buraya dünyanın en büyük bazilikasını inşa ettirdi (the Basilica of Our Lady of Peace of Yamoussoukro). Bu bazilika Vatikan'daki bazilikadan yedi kat daha büyüktür.

Fildişi Sahili 19 bölgeye (régions) ayrılmaktadır:
Agnéby
Bafing
Bas-Sassandra
Denguélé
Dix-Huit Montagnes
Fromager
Haut-Sassandra
Lacs
Lagunes
Marahoué
Moyen-Cavally
Moyen-Comoé
N'zi-Comoé
Savanes
Sud-Bandama
Sud-Comoé
Vallée du Bandama
Worodougou
Zanzan

Bu bölgeler ayrıca 58 şubeye (départements) ayrılır.

BARBADOS



Barbados, Karayib Denizi'nin doğusunda yer alır, Batı Atlantik Okyanusu'nda bağımsız bir ada halkıdır.
Tropik iklimin egemen olduğu adada kuru (Aralık-Mayıs) ve yağışlı (Haziran-Kasım) geçen iki mevsim görülür. Antiller kasırga alanın güney sınırındaki yer alan ülkede daha önceki yıllarda kasırgalar büyük yıkımlara yol açmıştır.

Barbados'un ilk sakinleri Amerikan göçebeleridir. Göçmenlerin üç dalgası kuzeye, Kuzey Amerika'ya hareket etmiştir.

İlk dalga Saladoid-Barrancoid grubu; çiftçi ve balıkçı idiler. Güney Amerika'ya (Venezuella'nın Orinoco vadisi) İ.Ö.350 de kanoları ile vardılar.

Awarak insanları ikinci göçmen dalgası idi, Güney Amerika dan yaklaşık İ.Ö.800 yılında varmışlardır. Awarak yerleşimi adada Stroud Point, Chandler Bay, Saint Luke's Gully(Aziz Luke nin su kanalı) ve Mapp's cave(Mapp in mağarası) bölgeleridir.

Ünlü şarkıcı Rihanna Robyn Fenty'nin doğduğu yerdir.

Dinler:
Protestan %67 (Anglikan %40, Pentekostal %8, Methodist %7, diğer %12),
Roma Katolikleri %4,
inançsız %17,
diğer %12

19 Ekim 2007 Cuma

TURKEY ON THE WORLD HERITAGE LIST








Turkey has signed the World Heritage Convention in 1983 and through the work carried out under the responsibility of the General Directorate for the Preservation of Cultural and Natural Heritage has so far registered 9 locations on the World heritage List. Among these İstanbul, Safranbolu, Boğazköy-Hattushash, Mt. Nemrut Remains, Xanthos-Lethoon, Divriği Great Mosque and Hospital and Troy are registered as cultural, while Pamukkale and Göreme-Cappadocia are registered both as cultural and natural heritage.
Turkey has seen many civilizations beginning from the earliest ages of humanity, signs of which are spread all around the country. The spectacular examples of the natural wonders support this rich cultural heritage.Besides the incredible diversity of nature, culture, history Turkey hosts many beliefs, philosophy and ideas.When one thinks about this irreplaceable and incomparable civilizations and nature of Turkey, he can see that this huge possession is not thoroughly reflected in the world heritage list.

Turkey having ratified the World Heritage Convention, 7 cultural and 2 mixed properties are inscribed in the world heritage list.In 1999 a dossier for nomination of Ephesus was sent to the World Heritage Centre. We look forward for assessment of our dossier and expect the visits of experts for evaluation of Ephesus as a world heritage.

There is only Karain Cave left in our current tentative list. The works for preparing the dossier for nomination of Karain is ongoing. Karain is outstanding because of the evidence it provides for early human settlement in Asia Minor, is an unique example of prehistory. As soon as the dossier is completed it will be sent to the World Heritage Centre for nomination.

A new tentative list for the world heritage for Turkey is essential. Acknowledging the need for a representative, balanced and a credible world heritage list, Turkey is presenting this new tentative list. While preparing this list Turkey considered the concept of “Global Strategy” and tried to achieve a more representative and balanced list. Inscription of 9 properties in the list may be sufficient for many countries, but it is not representative for a country like Turkey.

Following the criteria for Operational Guidelines for Implementation of World Heritage Convention 19 properties are presented in our new tentative list.Relation ships between world cultures, spirituality of sites, nomadism and migration, routes for people and goods, different modes of occupation of land, cultural landscapes, traditional life styles and settlements are all taken into account.

The economic, social, symbolic and philosophical dimensions of traditional settlements, their interaction with the nature are also considered

• Knowing that the Turkish-Ottoman, rural and urban architecture and traditional life styles are under-represented in the current list, Bursa and Cumalıkızık are presented in the new list, which also show the dynamic nature of settlements.

• In order to reflect, Moslem religious architecture of Ottoman period Süleymaniye and Selimiye are also listed. Süleymaniye and Ayasofya are in the historic quarter of Istanbul, but being-outstanding examples of religious architecture of all times we believe they should take their places individually in the world heritage list. This is true for Topkapı Palace, too. Owing to its uniqueness it should be an inscribed world heritage with its own name.

• Caravanserai Route starting from Denizli, ending in Doğubeyazıt “door to Iranian caravanserai route”- is a unique example for a cultural landscape. Mardin is also an attractive example for a cultural landscape.

• Arts, architecture and religious beliefs of Seljuk Turks are introduced with Konya and Alanya which are the outstanding examples of that period. Hans, caravanserais and Ahlat monumental tombstones will be the examples of art of stone carving, faith and life styles of that period too. Turkey is a country where several religions and beliefs were emerged and many faith sites are seated. This is also taken into account Sümela and Alahan Monasteries, St. Nicholas Church, Harran and Şanlıurfa, settlements, Mardin and St. Paul are the examples of this approach. They all carry different spiritual values belong to different periods and have architectural values.

• Kekova and Termessos are presented in the list considering their spectacular natural setting and the relation of man-made environment with these natural sites.

• Diyarbakır historic city and surrounding walls and the Ishakpasa Palaces are the other examples of a blend of cultural and architectural styles.

In summary in the presented tentative list, there are 2 natural sites, 2 cultural landscapes and 15 cultural sites. We plan to enlarge this list and add some other properties which have never been listed.Turkey hopes to participate more in world heritage activities and close the gap occurred in the time span. As a responsible State Party the obligations of the convention will always be followed respectfully.




















ST. PETERSBURG











Saint Petersburg veya kısaca St. Petersburg, Rusya'nın 2., Avrupa'nın 4. büyük şehridir. Kültürel merkez oluşunun yanı sıra zarif binalarıyla da bilinir. Baltık Denizi kıyısında NevaNehri üzerindeki 42 ada üzerine yayılmıştır. İsmi eskiden Leningrad ve ondan önce de Petrograd idi.


Bir doğu şehri sayılan Moskova'nın aksine, Saint Petersburg daha Avrupaidir ve bu yüzden de "Batıya açılan bir pencere" olarak kabul edilmiştir. Rus Çarı Petro tarafından kurulmuş ve 200 yıl Çarlık Rusyası'nın başkenti olarak kalmıştır.

Şehirdeki ünlü Hermitage Müzesi, Kışlık Saray, Küçük Hermitaj, Büyük Hermitaj ve Hermitaj Tiyatrosu ile beş binadan oluşur, dünyada en çok dikkat çeken müzelerden biridir. Müzede Leonardo Da Vinci, Michelangelo gibi dünyaca ünlü sanatçıların eserlerini görmeniz mümkündür.

St. Petersburg da Kazan Katedrali, Aziz İsaak Katedrali, Yeniden Diriliş Katedrali gibi önemli katedraller bulunmaktadır. Ayrıca Dostoyevski, Puşkin, Anna Akhmatova ve Rimsky-Korsakov'un evleri de müze olarak kullanılmaktadır.

ALPERENLER CENNETİ



Bu havası hoş şehrin dört tarafında,bahçe ve bostanlar içinde sular akar. Bu bahçelerde bülbüllerin ötüşü, insan ruhuna sefa verir. Meyveleri lezzetli ve lâtif olup, her tarafa hediye olarak gönderilir. Her bağında birer köşk, havuz, fıskiye ve çeşitli meyveler bulunur. Halkı zevk ehlidir. Gariplerle dostturlar; kin tutmaz, hile bilmez, deryadil, haluk, selim ve halim insanlardır. Herkese iyi zanda bulunurlar. İyi geçinirler, hayırlı yapılar yaptırmaya hevesleri çoktur.
Camii, saray, köşk ve imaretleri o kadar güzel ve metin olur ki, buralara girenler hayran olurlar.
Şehir genişlik ve çok ucuz bir yer olup dünya yüzünde eşi yok gibidir. Yılın her zamanında halkının nimetleri boldur.
Hacı Bektaş Veli'nin hayırlı ve bereketli duaları ile bu eski tarihi şehir, "ALİMLER KONAĞI, FAZILLAR YURDU ve ŞAİRLER YATAĞIDIR..."
EVLİYA ÇELEBİ Seyahatname

EL SANATLARI

Uşak Halısı : 16.yy.da uşak ve çevresinde yapılan halılarla Türk halı sanatının ikinci ve son parlak devri başlamıştır. Uşak halılarının madalyonlu ve yıldızlı olarak iki türlü halı tipi görülmektedir. Uşak halılarından en önemlilerinden biri olan madalyonlu halının boyu 10 metreye ulaşmaktadır. Bol sayıda kalmamış olan bu halılar 18.yy. ortalarına kadar devam etmiştir. Madalyonların yıldız şeklini almasından sonra yıldızlı Uşak halıları meydana gelmiştir. Avrupa’ daki müzelerde bu tip halılar çok sayıda saklanmaktadır. 16yy.sonlarında Uşak halılarının şöhreti bütün Avrupa’ya yayıldı. Asil aileler üzerlerinde kendi armaları işlenmiş Uşak halıları sipariş etmeye başlamışlardı

Kilimcilik : Yörede tanınmış olan el sanatı Eşme Kilimleridir. Eşme Kilimleri genel olarak, “Altınbaş,Toplu-hürriyet-Albaş-Selvili Namazlağ olarak gruplandırılır. Ayrıca “ Gıcıklı dedikleri bir kilim türü de yapılmıştır. Her yıl mayıs sonunda Uluslar arası Eşme Kilim Kültür ve Sanat Festivali düzenlenmektedir.

15 Ekim 2007 Pazartesi

TOLÇKA

MALZEME

Közlenmiş kırmızı bier 3 adet
Tuz
Patlıcan 1 kg
Zeytinyağı

Yeşil biber 3 adet
Sirke
Sarımsak 4 diş

Patlıcanları közleyin, kabuklarını soyun ve kıyın. Yeşil biberleri iyice yıkayın. Közlenmiş kırmızı biberlerle birlikte incecik doğrayın. Sarımsağı ayıklayıp tuzla birlikte havanda döğün.

Tüm malzemeyi karıştırdıktan sonra üzerine zeytinyağı ve sirke ekleyin. 30 dakika buzdolabında beklettikten sonra servis yapın.

ARKEOLOJİ MUZESİ




Öteden beri etraftan toplanmış bazı eserlerin bir araya getirilmesiyle 1944 yılında, Sabahat Göğüş tarafından kurulmuş olan Gaziantep Müzesi, önce Nuri Mehmet Paşa Camiinde görev yapmış, 1969 yılında ise bugünkü binasına taşınmıştır.

Arkeolojik bakımdan çok zengin olan bölgenin potansiyeli sebebiyle müzede kısa sürede genişleme ihtiyacı doğmuş, 1976 yılında başlatılan ek salon çalışmaları uzunca bir süre yarım kaldıktan sonra, mevcut binanın birkaç katı büyüklüğündeki yeni ek bina inşaatı sonuçlanma sürecine girmiştir.

Bugünkü mevcut binada beş adet salon bulunmakta olup, genelde mütevazı olmakla birlikte yer yer de iddialı bir sergileme ile yukarıda sayılan tüm dönemler izleyiciye yansıtılmaktadır.


GAMLA UPSALA - ESKİ ŞEHİR







Oralara kadar gidip de Viking tarihini öğrenmeden, Eski Şehri görmeden dönülmezdi. Rehberiniz de Upsala da yaşıyorsa gezinti daha da bir keyifli oluyor.

Gamla Upsala'ya vardığınızda, Papa John Paul’un 1989 da ziyaret ettiğini belirten bir tabelayla karşılıyor sizi. İçinde kilise var, müze var, ünlülerin yattığı mezarlık var, mitolojilere konu olan “üç tümsek” var.
Vikingler zamanından kalan bu bölgede hayran hayran dolaşmamak elde değil.
Yemyeşil alanın her yerinde tarihi bir güzellik önünüze çıkıyor.

Alışveriş çılgınları hediyelik eşya dukkanında benim gibi almadık bişi bırakmayabilir. Özellikle Vikingler ile ilgili harika eşyalar var.


14 Ekim 2007 Pazar

İPEK YOLUNDA BİR ŞEHİR




Doğu Anadolu Bölgesi'nin Yukarı Fırat Havzasında yer alan Malatya ili, coğrafi konumu, tarihi kervan yollarının - ünlü Kral Yolu ve İpek Yolu - üzerinde bulunması ve sahip olduğu zengin su kaynakları nedeniyle, Neolitik Çağdan bu yana yerleşimlere sahne olmuştur.

Kent ve ilçelerinin doğal güzelliğinin yanı sıra, kültürel ve tarihsel eserler ile bazı yerler, turistik açıdan öneme sahiptir ve ilgi çeker. Ancak şu bir gerçektir ki, ülkemize her yıl önemli bir girdi sağlayan turizm sektöründe Malatya adına ilginin kaynağı tartışılmaz biçimde Nemrut Dağı ve bu dağdaki açık hava mabedinde sergilenen eserlerdir.

Nemrut'u Battalgazi Ilçesindeki eserler izler. Aslantepe, Malatya'nın 6 km. kuzeydoğusunda Orduzuda bulunan yığma toprakla meydana getirilmiş on höyükten biridir. M.Ö. 1900-1200 yılları arasında yaşamış bir Hitit yerleşme yeridir.

Atatürk'ün emriyle burada 1933 yılında Fransız I. Delaporte, 1948 yılında C.Schaeffer ve 1962 yılında italya F. Meriggi ile M.Puglisi tarafından kazılar yapılmıştır. Bu kazılar sonunda ilk eski tunç çağı, Hitit İmparatorluk çağı, Hellenistik Çağ, Roma ve Bizans olmak üzere çeşitli kültür tabakalarına rastlanmıştır. Burada Hitit ve Asur hükümdarlarına ait saray kalıntıları, kabartmalar aslan heykelleri ve süslü vazolar bulunmuştur. Bu eserlerin çoğu Ankara Arkeoloji Müzesine götürülmüştür.

Malatyada kara avcılığının yanı sıra, Karakaya Baraj Gölünde su ürünlerinin yetiştirilmesi, balıkçılığın gelişmesini sağlamıştır. Kara avcılığı, keklik avına dayanır, ilin her bölgesinde dağlık ve meşelik kesimlerdeki kekliklerin bilinçsizce avlanması, bu hayvanın sayısında azalmaya yol açmıştır. Arapgir ve Pütürge ilçesinde yaban domuzu ve tavşan avlanması da yapılmaktadır. Su avcılığı için Fırat Nehri, Tohma Çayı ve Karakaya Baraj Gölünden yararlanılmaktadır. Söz konusu yerlerdeki avcılık, yöre insanına ekonomik katkı sağlamaktadır.

Malatya'ya gidildiğinde görülmeden gelinmemesi gereken yerler vardır.

Eski Malatya
Aslantepe ve Arkeoloji Müzesi
Sultansuyu
Nemrut Dağı

13 Ekim 2007 Cumartesi

TARİHİN VE DOĞANIN KARMASI





Bizanslılar döneminin piskoposluk merkezi, Germiyanlılar döneminin başkenti, Osmanlılar döneminin Anadolu Beylerbeyliği merkezi Kütahya, tarihin her döneminde önemini koruyan bir kent olmuştur.

Anadolu'nun en ünlü çinicilik merkezi olan Kütahya, gelişmiş el sanatları ve folkloru , ayrıca kaplıcaları ve antik kalıntılarıyla da gelecek vaat eden bir turizm merkezi...

Geleneksel Türk mimarisinin en güzel ev örneklerinin bulunduğu Kütahya'da bir çok tarihi yapı bulunuyor. Balıklı Camii, İmaret Mescidi, Ulucami, Karagöz Ahmet Paşa Camii, Küçük ve Büyük Bedestenler, Kurşunlu Camii, Mimar Sinan yapısı olduğu bildirilen Lala Hüseyin Paşa Camii ve hamamı ilk anda akla gelen Türk mimarisi örnekleri...

% 53'ü ormanlarla kaplı olan Kütahya'nın her köşesi zengin doğa güzelliklerine sahiptir. Bu güzellikler güçlü bir çevre bilinciyle korunmakta, günübirlik olduğu kadar uzun süreli dinlenme ve kamp imkanları içinde faydalanılabilmektedir.

Yayla turizmi için önemli imkanları olan Kütahya, trekking için de aynı potansiyele sahiptir.



12 Ekim 2007 Cuma

PAŞA BÖREĞİ

Malzemesi

1kg un
3 yumurta bir fincan zeytinyağı veya çicek yağı
biraz tereyağı
yarım kilo taze dana kıyması
1/2 kg yoğurt
çam fıstığı
2 bardak et suyu
maydonoz
karabiber
kırmızı toz biber
tuz

Önce biraz yağ, karabiber varsa çam fıstığı ve maydonoz karıştırılarak bir tavada kavrulur. Un sadece yumurta ile yoğurulur. Bir yemek tabağı çapında yarım santim kalınlığında yufkalar açılır.(sekiz tane kadar). Herbiri teker teker tavada kızartılır. (bunlar nemli bir beze sarılıp serin bir yerde saklanılarak istenildiği zaman kullanılır) Hamur hazırdır.
Geniş bir kapta et suyu kaynatılır. Daha önce pişirilen yufkalar et suyunda her iki tarafı ıslanarak tek tek kabartılır. Aralarına hazırlanan kavrulmuş kıymalar konan 3 yufakanın en üstüne yeniden kıyma ve yoğurt konulur.
Tereyağı ile tavada kızdırılan kırmızı biberle hazırlanan renkli sos üzerine gezdirilir. Sıcak olarak servis yapılır.

9 Ekim 2007 Salı

PINARÖZÜ MAĞARASI


Isparta-Yenişarbademli ilçesine 8 km. uzaklıkta ve Çaydere ormanlarının içinde bulunan Pınargözü Mağarası ve su kaynağı bir doğa harikâsıdır.

Dünya Mağaralar literatürüne girmiş olan bu mağarada, yerli ve yabancı mağaracılar araştırmalar yapmıştır ve bu araştırmalar halen sürmektedir. Pınargözü mağarası, şimdiye kadar ulaşılabilen 16 km’lik kısmı itibariyle Türkiye’nin en uzun, 4 ile 5 derecelik sıcaklığı ile en soğuk suyuna sahip mağara özelliği taşımaktadır. Daha girişten itibaren 50 metredeki sifonun ve içindeki uzun sifonların, tırmanılması gereken şelaleler ve travertenler nedeniyle gezilmesi zor bir mağaradır.


AŞIKLAR DİYARI






1953 yılında il olan Uşak’ın tarihi, milattan önce 4000’li yıllara kadar uzanmaktadır. Günümüze kadar pek çok kültüre ev sahipliği yapmış, doğal, tarihi ve turistik doğal güzelliklere sahip olan, Ege Bölgesi’nin tam ortasında İzmir–Ankara karayolu üzerinde bulunan Uşak, bulunduğu konum ve çevresini kuşatan iller itibariyle ulaşım ve yerleşime elverişli, bir sanayi şehridir.

Şehrin asıl ismi Uşşak; "aşıklar diyarı" anlamına gelir. Uşak'ta saz ve söz ustası birçok aşık yaşamıştır. Aşıklar halk arasında dilden dile yayılan söylencelere de konu olmuştur. Bunlardan biri Evren Dede söylencesidir.


Anlatılanlara göre bir zamanlar Uşak'ın Banaz ilçesinin günümüzde Evren Dede koruluğu denilen bölgesinde, türküler çalıp söyleyen bir Türkmen koca yaşamaktadır. Ezgiler o kadar güzeldir ki; ezgiyi duyan sese doğru koşar ve Evren Dede susmadıkça da yanından ayrılamazmış. Bir gün gelmiş ve artık koruluktan ses gelmez olmuş.

Koruluğa gidenler ise, Evren Dede' den hiçbir iz bulamamışlar. Ama Uşak'lılar onun sazından gelen nağmelerin koruluğa sindiğine ve hala rüzgar estikçe onun sazının nağmelerinin duyulduğuna inanıyorlar.




MADAGASKAR


Madagaskar Cumhuriyeti, Afrika'nın doğusunda, Hint Okyanusu'nda yer alan bir ada ülkesidir. Madagaskar dünyanın 4'üncü büyük adasıdır. Afrika kıtası ile arasında Mozambik Kanalı yer alır. Komor Adaları adanın kuzeybatısındadır.

Ülkenin adı, adada yaşayan halkın adı ve dili olan Malagasy den gelir.

Sıcak halkı, sahip olduğu çok zengin tarihi ve doğal güzelliklere sahip, kendine özgü bitki örtüsü ve canlılarıyla bir vahşi yaşam adası.

Madagaskar dünyanın en geniş biyo çeşitliliğe sahip yerlerinden biri. Adada, bilinen 200 bin türden 150 bini endemik, 50'den fazla çeşit lemur, kurbağa türlerinin yüzde 99'u ve 36 tür kuş yalnızca bu adada bulunuyor.
Kuzey bölgelerde ve ortalarda daha çok yağmur ormanları bulunuyor. Adanın orta kısmı yüksek. Güneye yaklaştıkça tropik bitki örtüsü başlıyor, doğa tamamen değişiyor.
Madagaskar, Boabab Ağaçları ( Maymun Ekmeği Ağaçları ), Madagaskar Maymunu ( Katta ), Mahafaly Mezarlıkları ( Doğa Dinine ait ), "zebu" adı verilen hörgüçlü sığırlar ve 800'ü bulan kelebek türü ile dünya üzerinde oldukça ilgi çeken ülkelerden biri.

4 Ekim 2007 Perşembe

TREVI ÇEŞMESİ




Aşk Çeşmesi'nin bulunduğu Piazza di Trevi, çağıl çağıl suların aktığı, gece, gündüz tıklım tıklım bir meydan.

Nicola Salvi'nin bir teatral tasarımı olan Roma'nın en büyük ve ünlü çeşmesi Trevi 1762 yılında tamamlanmış. Çeşmenin ortasında iki Triton'un çevrelediği bir Neptün figürü var. Tritonlardan biri huysuz bir denizatının dizginlemekte, diğeriyse çok daha uysal bir hayvanı sürmekte. Bunlar denizin iki zıt halini simgeliyor.

Derler ki, bu çeşmeye para atıp dilek tutan mutlaka geri gelirmiş Roma'ya..
Tekrar o güzelliği seyredebilmek ve Roma'ya hayran olmak için ben denedim..
Eminim siz de o parayı atacaksınız Roma'yı gördüğünüzde...

PHASELIS




Phaselis, Antalya-Finike sahil yolunun 35. km'sindedir. Antik kaynaklardan Phaselis'in M.Ö. 690 yılında Rodoslu kolonistlerce kurulduğu anlaşılmaktadır.
Pers standardına göre basılmış sikkeleri M.Ö. 446'dan önceye aittir. M.Ö. 5. yüzyıl ortasında Attik-Delos Deniz Birliğine giren Phaselis'in Lykia'lılardan ayrı olarak vergi listelerinde geçirmesi dikkat çekicidir. M.Ö. 333'de kapılarını İskender'e açan şehir sırasıyla Ptolemaioslar'ın, Rodos'un egemenliğine girmiştir. M.Ö. 1. yüzyılda bir süre Kilikia korsanlarının eline geçmiş, Romalı kumandan Manilius Servilius Isauricus’un seferi sırasında korsan işgalinden kurtulmuştur. Phaselis, M.S. 3. yüzyılda tekrar karışıklık ve yağmaya uğramıştır. Arap akınları yüzünden önemini yitiren şehir 1158’de Türk egemenliğine girmiştir.

Üç limana sahip olan Phaselis'te toprak üstünde görülen kalıntıların hepsi Roma dönemine aittir. Kuzey, güney ve askeri limanların kalıntıları, agora, domination agorası, geç devir agorası, ana cadde, Hadrian kapısı, tiyatro, surlar, nekropol, aquadukt, tapınak kalıntıları görülebilen kalıntılardandır.

Phaselis Plajı: Tarih, dağ, deniz, orman, sığ bir koy ve ince kumun birleşmesiyle meydana gelen eşine az rastlanır güzellikte bir plajdır.

TRADITIONAL ARTS USING GLASS

Distinguished examples of glasswork left behind by Anatolian civilizations today illuminate the history of glass. Stained glass in various shapes and forms was developed in the Seljuk period. After the capture of Constantinople, the city became the center for glasswork during the Ottoman period. Cesm-i Bülbül and Beykoz are two of the techniques from that period that still survive today. Accessories and implements such as oil lamps, tulip vases, sugar bowls, stained glass panels and goblets were made by using these techniques. The first examples of beads to ward off the evil eye made of glass were produced in the village of Görece in the province of Izmir. Evil eye beads can today be seen in every corner of Anatolia. It is believed that all living and non-living things can be protected from the evil eye by such beads. It is also believed that these beads serve to divert malicious glances containing the evil eye elsewhere. Amulets to ward off the evil eye are therefore put in places where everyone can easily see them.












3 Ekim 2007 Çarşamba

TURKISH BATHS



One of the truly unmissable experiences of a trip to Turkey is a visit to the hamam. Like the harem, this Roman and Byzantine tradition was adopted and then perfected by the Selcuk Turks, for whom the public bath took on an important role. It was not merely a place where believers could fulfill the Islamic precept of cleanliness. It was a place in which to mingle, socialize and gossip. Women would proceed from their harem to the hamam with great ceremony, accompanied by servants heavily-laden with delicacies to tide the ladies over the hours they would spend lounging in the steam. The young women used this opportunity to show off their ornately embroidered towels and ivory inlaid slippers, not to mention their youthful figures, while older women would spot potential wives for their sons. Men would discuss the latest court scandal or talk business and politics. Contrary to popular ideas, hamams have always been either permanently designated for one of the sexes, or have a separate schedule for men and women.

Traditionally, a whole range of paraphernalia is associated with the hamam. The pestamal, a colourful, checked cloth which is wrapped around the waist by men is still in use. Takunyalar, or wooden clogs, often inlaid or carved, have generally been replaced by plastic flip-flops. Soap, shampoo and other toiletries were carried in hand crafted copper or even gold plated tarak kutusu, literally comb boxes, and a copper tas was used to pour water over the bather. While some of these are no longer used, they are still widely available to buy, and are guaranteed to add to the pleasure of the hamam experience.

Many hamams were built during the Ottoman era, including forty by Sinan himself. Externally, they have a distinctive domed profile, with bottle glass directing beams of light inwards. The first room encountered is the camekan, a square court with a fountain surrounded by small individual changing cubicles. This leads into a small sogukluk, or cooling off section, opening into the hararet, the hot and steamy, marble clad baths.

A raised marble platform graces the centre of the hararet. Known as the gobek tasi, or navel stone, it is positioned above the wood or coal furnaces which heat the hamam. The bather lies here for a vigorous massage or a kese, which involves the removal with a rough cloth glove of a lifetimes worth of dead skin. On leaving the hamam, you may recover with a cold drink in the camekan or simply stretch out on the reclining couch in your private changing cubicle.
Hamams have largely gone out of fashion in Turkey. However many historical hamams survive, and a visit is highly recommended. In Istanbul
the most popular are the historic Galatasaray Hamam in Beyoglu, and Cagaloglu Hamam in Sultanahmet, though local baths are often just as good and much cheaper. Bursa is famed for its baths and spas.

SEYSELLER





Seyşeller, Palmiye ağaçlı kıyılardan başka vahşi hayatla dopdolu ormanlar ve dalış için mükemmel mekanlara sahip el değmemiş doğa harikası.



Seyşeller’de yerli bir kültür yoktur ama Afrika etkisi hayatta kalmıştır.

Seyşel müziği Hint, Avrupa ve Arp müziklerinin bir karışımıdır. İngilizce ve Fransızca resmi dillerdir ve her iki dilde birçok insan tarafından konuşulur.

Seyşeller Hint Okyanusundaki adalarda Creole mutfağı açısından en iyi olanıdır. Balık ve pilav başlıca yemeklerdir. Balık ve deniz ürünleri çok geniş bir yelpaze sunar. Mürekkepbalığı, köpekbalığı, ahtopot gibi balıkları deneme fırsatını kacırmayın.…

17. yy’a kadar kimse Seyşel Adalarında yaşamamıştır. 1770 yılında ilk Fransız göçmen ve köleler adaya ayak basmış ve baharat, manyok, şeker kamışı, patates ve mısır yetiştirmeye başlamışlardır.

18. yy sonuda ada son derece kaliteli görünüyordu ve İngilizler ada ile ilgilenmeye başlamışlardı. Zamanın başbakanı denizlerinde İngilizleri görerek saldırının yakın olduğunu düşünmüş ve Fransız bayrağını indirmiş fakat herhangi bir saldırı olmayınca bayrağı tekrar yükseltmiştir. Bu durum 1814’e İngilizlerin adanın yönetimini almasına kadar sürmüştür.

İngiliz yönetiminin temel özelliği kölelerin ve politik suçluların sayısındaki artıştı. Fransızca ana dil olarak kalmış, Fransız kültürü yaşamaya devam etmiştir. 1964’te Seyşeller’in ilk politik partileri oluşturulmuştu. 1976’da bağımsızlığına kavuşmuş ve iki partili bir koalisyon kurulmuştur.

Cumhurbaşkanı Seyşelleri lüks bir mekan yapmak için hazırlıklara başladı. Dünyadaki jet sosyete ile ilişkiler kurdu ve kısa bir süre sonra zenginler adaya akın etmeye başladı.

Seyşel Adaları’nda 4 adet ulusal deniz parkı ve 150’den fazla kimliği saptanmış tropik camadan balık türü vardır. Buradaki şnorkel ve resif korumalı kıyılar sayesinde bolca balık ve mercan göreceksiniz. Yunuslara adalar arasında rastlamak oldukça yaygındır. Seyşeller ayrıca balık avı konusunda ünlüdür. İngiliz ve Fransız göçmenler Seyşel Adalarına özgü dev kaplumbağaların kıyımında önemli rol oynamışlardır.

Seyşeller doğal hayat için bir liman gibidir, özellikle kuş ve tropik balıklar için. Ada bitki örtüsü açısından zengindir fakat bunnların bir çoğu hindistan cevizi ağacıdır. Dağlık alanlarda bakir ormanlar vardır. Bu yüksek ve uzak yerlerde böcek yiyen bitkileri de görebilirsiniz.

Adada kürklü yada pullu hayvanlara çok fazla rastlanmıyor, bunların yerine böcekler yoğun olarak gözlenmekte. Dev gergedanlar sürüngenlerin yeri fazlasıyla tutmaktadır.

Kuşların bolluğu dikkatinizi çekecek bir unsur.HavaÜlkede muson ikliminin etkisiyle yağışlar görülür. Bu yağışlar özellikle Ocak ayında düşer. Mahe ve Silhouette en çok yağışı alan yerlerdir.
Ocak ayı en yağışlı, Temmuz ve Ağustos en kuru aylardır.

Her ay sıcaklık 24 ile 31 derece arasında inip çıkar.

Seyşeller için uygun uçuş seçeneği Emirates Havayolları ile Dubai aktarmalı olanıdır.

2 Ekim 2007 Salı

BRÜKSEL




15. Yüzyıldan başlayarak fiilen başkent görevi gören Brüksel, 1830'da resmen Belçika Krallığı'nın başkenti olmuştur. 1971'deki anayasa değişikliğiyle ülke yönetsel olarak üç ayrı bölgeye ayrılmıştır. Flamanca konuşulan FLANDRE, Fransızca konuşulan VALON Bölgesi ve her iki dilin de konuşulduğu BRÜKSEL.
Avrupa'nın çeşitli yerlerinden aldığı göçlerle ülkenin nüfusu on milyona yaklaşmıştır. Özellikle Akdeniz ülkelerinden gelen "konuk işçiler" ile göçmenler, kentin bazı bölgelerinde çoğunluğu oluşturur hale gelmiştir. Bugün bazı ilk okullarda yabancı kökenli çocukların sayısı Belçikalılardan fazladır. Eskiden kent merkezinde oturan varlıklı aileler, uluslararası kuruluşların temsilcileri,yabancı şirket çalışanları bahçe içindeki lüks villalardan oluşmuş dış semtlerde yaşamaktadır.
Brüksel diğer Avrupa kentlerinin aksine grevleri, karmaşası, çukurları ve trafiği ile tam bir cümbüş! Ama bu aşırı hareketliliğin keyifli yanları da var.