30 Mart 2007 Cuma
SFENKS
29 Mart 2007 Perşembe
BEYAZ EVLER
Beyaz badanalı dış duvarları, küçük pencereleri, yüksek bahçe duvarlarından sarkan çiçekleri, dar, gölgeli taş kaplı sokakları ile tipik bir Akdeniz mimarisi olan evler insanda Bodrum'a yerleşme isteği yaratıyor. Geleneksel Bodrum mimarisinin ortak özellikleri, penceresiz giriş katları, ikinci katta kapıları, içeriye çekme merdiven ya da köprülerle girilmesidir. Yasayla koruma altına alınan bu evlerin, merkezde, Ortakent'te, Gümüşlük'ün üstünde Kocakaya köyünde yoğun olarak gözlemlenebilir. |
MARİNALAR
Antalya'da turizm merkezi ilan edilen dört marina vardır. Bunlardan; Turban Kaleiçi Antalya Marina il merkezinde, Park Kemer Marina; Kemer'de, Setur Finike Marina; Finike'dedir. Antalya Setur Marina da büyük limandadır. Ayrıca, Kaş ve Kalkan'da yat bağlama yerleri mevcuttur. Antalya bölgesinde, 1999 yılı itibariyle 'Mavi Bayrak' ödüllü üç marina vardır. -Setur Finike Marina -Kemer Antalya Marina -Setur Antalya Marina |
28 Mart 2007 Çarşamba
ATATÜRK VE ETNOGRAFYA MÜZESİ
Uşaktaki tanınmış ailelerden olan Kaftancıların evi Kurtuluş Savası günlerinde karargah olarak kullanılmış. Savaş 30 ağustos zaferle sona erdikten sonra Mustafa Kemal, İsmet İnönü, Asım (Gündüz), Nurettin ve Kemalettin paşalarla Uşak şehrine gelerek geçici karargahta konuk olmuş ve 3 gün burada kalmışlar. Bu süre içinde bir de ibret verici olay yaşanmış. Türklere esir olan Yunan Başkomutanı General Trikopis ve adamları Mustafa Kemal tarafından ziyaret edilmiş. Geçmiş olsun dileklerini dile getiren Mustafa Kemal savaşta her askerin başına gelebilecek bu olay nedeniyle üzülmemeleri konusunda telkinde bulunarak esirleri teselli etmiş. 1911 yılında yapılmış olan Kaftancıların Büyük Konağına savaş sonrası aile yine taşınmış. İki katlı yapıya kemerli bir kapıdan salon ve çeşitli odaların bulunduğu birinci kattan yukarı estetik ve ilginç ahşap bir merdivenle üst kata çıkılıyor. 1938 yılında kamulaştırılan binanın, Birinci katı Uşak yöresine has özellik taşıyan etnografik eserlerin teşhirine ayrılırken ikinci katta Kurtuluş Savaşına ve Mustafa Kemale ayrılıyor. Burada Atanın yattığı oda, Atanın çeşitli fotoğrafları ve kullanmış olduğu dönemin eşyaları sergileniyor... |
TANRILAR
Aker: “IGICI”. Güneşi ayarlamak ve yükseltmekten sorumludur.
27 Mart 2007 Salı
TANDIR EKMEĞİ - ANONİM
Un ince elekten geçirilerek kepeğinden ayırt edilir. Su, tuz ve maya katılarak yoğurulur. Mayası gelen hamur, ekmek tahtasında merdanelerle 50 x 8 cm. çapında daire biçiminde açılır, ateş gelecek kısmı su ile ıslatılarak ve cıvık unla (Parduç) üzeri sıvanır. Tandıra yapıştırılarak üzerine tırnak çekilir. Pişirildikten sonra anbarlarda altı ay veya bir sene arasında saklanabilir. Yeneceği zaman ıslatılarak ve baharlarda saklanarak yenir. |
Gönderen MEL zaman: 22:08 0 yorum
Etiketler: YÖRESEL YEMEKLER
SİLİVRİ
Antik Çağdaki ismini Selymbria veya Selybria olduğu bilinen kent, doğal bir limana sahip olması ve önemli ticaret yollarının üzerinde bulunması sebebiyle her dönemde önemini korumuştur. Çarpık kentleşmeden uzak planlı bir yapılaşma içinde olan Silivri, sakin bir liman yapısına sahip olduğundan balıkçılar içinde uygun bir barınak olmaktadır. Aynı zamanda düzenli bir sahil yapısı olduğundan akşam üzerileri ve geceleri çay bahçeleri ile cafeler de insanlar, en güzel ve dinlendirici zamanlarını geçirebilirler. Yaz ve kış günbatımının eşsiz güzelliğini seyredebilirler. Balık ve Yoğurt en meşhur yiyecekleri arasındadır. |
Gönderen MEL zaman: 00:05 0 yorum
Etiketler: YAKIN İSTANBUL
26 Mart 2007 Pazartesi
HAVLETER
Malzemeler
1/2 çay bardağı su
1 fincandan bir parmak eksik buğday nişastası
1 fincan pekmez
3 yemek kaşığı sıvı yağ
Tüm malzeme karıştırılır. Teflon tencerede 3 yemek kaşığı sıvı yağ kızdırılır, karışım dökülür. Karıştırarak pişirilir. Kaşığı tutunca ateş kısılır, tencerenin ağzı kapatılır. Sık sık ezerek karıştırılır. Sünger parçaları gibi ayrılınca karıştırma bırakılır. Servis tabağına alınarak servis edilir.
Gönderen MEL zaman: 16:33 0 yorum
Etiketler: KAYSERİ, YÖRESEL YEMEKLER
25 Mart 2007 Pazar
BODRUM KALESİ
Bodrum kalesi iki liman arasında kayalık bir alan üzerinde kurulmuştur. Antik çağda önce ada olan bu alan sonraları kente bağlanarak yarımada durumuna gelmiştir. Bodrum Kalesinin duvarlarında 249 arma vardır. Armalar, kulelerin savaş stratejisinin gelişmesiyle, yapılan eklentilerin ve onarımların yapıldıkları tarihlerin anlaşılmasına yardmcı olan bir imza gibidir. İç kaleye yedi kapı geçilerek ulaşılır. İç kalenin gezdiğiniz her yeri, sizi karşılayan tavus kuşları, güvercinleri, firavun tavukları yanında renk renk begonvilleri, karanfilleri, çeşitli kaktüsleri, çam, gölge ağacı, Akdeniz iklimine uygun her türlü çiçek ve ağaçlarıyla doğal bir parka girdiğiniz izlenimini verir. Kale bugün Sualtı Arkeoloji Müzesi olarak kullanılmaktadır. Müze koleksiyonlarında bulunan eserler Türk hamamı, Amphora sergilemesi, Doğu Roma Gemisi, Cam Salonu, Cam Batığı, Sikke ve Mücevherat Salonu, Karyalı Prenses Salonu, İngiliz Kulesi, İşkence ve Katliam Odaları ve Alman Kulesi'nde sergilenmektedir. Ayrıca, 33.5 dönüm genişliğindeki bir arazi üzerine kurulmuş olan kalede açık mekanlarda da eser sergilenmektedir. |
GİZA PİRAMİTLERİ
Keops Piramidinin yanında biraz daha küçük olan Kefren ve Mikorinos piramitleri bulunmaktadır. Ayrıca, içlerinde prenseslere ve firavunun en yakın yardımcılarına ait mumyaların bulunduğu beş piramit daha vardır.
22 Mart 2007 Perşembe
DÖNGEL MAĞARASI
Kahramanmaraş-Kayseri yolu üzerindedir. Şehir merkezine uzaklığı 58 km’dir. Mağara çevresi prehistorik dönemde iskân edilmiştir. Döngel Mağarası’nın içerisinden Döngel Çayı büyük bir çağlayan yaparak akmaktadır. |
Gönderen MEL zaman: 23:53 0 yorum
Etiketler: DOĞAL GÜZELLİKLER
PEZİK MÜCVERİ
Malzemeler Pezik (Pazı)2 bağ Soğan 2 adet Pirinç 2 fincan Yumurta 2 adet Un 2 yemek kaşığı Tuz-Karabiber-Nane Sıvıyağ 1 çay bardağı Pezikler ayıklanıp yıkanır, ince ince doğranıp, haşlanır (sapları yumuşayıncaya kadar). Süzgece alınır. Üzerine biraz soğuk su gezdirilir. Pirinç üzerini örtecek kadar su ile haşlanıp suyu çektirilir. Haşlanan pezikler avuç içinde sıkılarak çukur bir kaba alınır. İçine haşlanmış pirinç, un, yumurta, tuz, karabiber, soğan ve nane ilave edilip iyice karıştırılır. Tavaya bir miktar sıvayağ koyulup, kızdırılır. Hazırlanan iç tavaya ince bir şekilde (1cm.) yayılır. Kızartma işlemi yapılırken tava yavaş yavaş sallanmalı. Bir taraf kızarınca bir tabak yardımı ile alt üst edilerek diğer tarafta kızartılır. Ilındığı zaman dilimlere kesilerek servis tabağına alınır. Bu ölçüdeki malzemelerle 2-3 tava hazırlanabilir. |
Gönderen MEL zaman: 20:35 0 yorum
Etiketler: ORDU, YÖRESEL YEMEKLER
21 Mart 2007 Çarşamba
KABURGA DOLMASI
MALZEMELER - 4 Kişilik 1kg Kuzu veya oğlak kaburga 150 gr badem içi tuz karabiber, yenibahar 250 gr kuzu kuşbaşı et 1 su bardağı pirinç maydanoz veya reyhan salça veya yoğurt Kaburganın et ile kemik arası,kemik tarafı da delinmeyecek şekilde cep gibi açılır. Bademler suda haşlanır ve kabukları soyulur. Yağda pembeleşinceye kadar kavrulur. Kuşbaşı et bademden sonra aynı yağ ile kavrulur. Bu arada pirinç yarım pişirilir. Kavrulan badem, et, baharatlar, maydanoz veya reyhan bir kapta karıştırılır. Kaburganın içi ve dışı tuz, karabiber ve yenibaharla ovulur. Hazırlanan iç malzemesi içine doldurulur, etrafı dikilir. Geniş bir tencerede sırt kısmı az kızartılır. Bir tencereye sırt kısmı yukarı gelecek şekilde yerleştirilir ve üzerine 3-4 su bardağı kaynar su eklenerek orta ateşte buhar ile pişirilir. Etin körpeliğine göre 3-6 saatte pişer. Ara sıra kontrol edilerek suyu azaldıkça kaynar su eklenir. Daha sonra pişen kaburganın üzerine yoğurt veya salça sürülerek önceden ısıtılmış fırında 10-15 dakika pişirilir. Not: Ayrıca kaburga içinin hazırlandığı gibi iç pilav yapılarak yanında servis yapılır. |
Gönderen MEL zaman: 20:46 0 yorum
Etiketler: MARDİN, YÖRESEL YEMEKLER
KUYMAK
Çaykara civarında Havitz adı verilir. Trabzon tümü ve Giresun sahil ve Rize'nin batı sahil kesiminde yapılır. Kaşar peynirine benzeyen "Televe" peyniri değil minci (Trabzon tuzlu ve kokulu çökelek peyniri) kullanılır. Un yağla kavrulmaz. Yağ eritildikten sonra minci ilave edilir, peynir hafif eriyince yağ yanmadan su eklenir. Daha sonra mısır unu yavaş yavaş karıştıralarak eklenir. Fokurdamaya başlayınca karıştırma işlemi bırakılır ve tereyağının kuymağın üstünde birikmesi beklenir , sıcak servis yapılır. |
Gönderen MEL zaman: 17:51 0 yorum
Etiketler: TRABZON, YÖRESEL YEMEKLER
19 Mart 2007 Pazartesi
LEZZETLER
Yöredeki kültürel çeşitlilik beslenme biçimini de etkilemiştir. Beslenmede tahıl ürünleri ağırlıktadır. Kış sebzelerinin çokluğu da mutfağı zenginleştiren bir etmendir. Kestane, ayva gibi meyvelerden yemeklik olarak da yararlanılır. Yörenin yemekleri; nokul (üzümlü cevizli, kıymalı, yoğurtlu), pilaki, mısır pastası, kaşık çıkartması (mamalika), keşkek yemeği, içi etli hamur (kulak hamuru), ıslama, mısır çorbası, mısır tarhanası, sirkeli pırasa, içli tava, katlama, kabak millesi, hamursuz tatlısıdır. |
18 Mart 2007 Pazar
TARİH
Eski çağlarda Hellespontos ve Dardanel olarak anılan Çanakkale M.Ö. 3000 yılından beri yerleşim alanı niteliğini korumuştur. Erken Bronz Dönemi’nden bu yana önemli bir yerleşim merkezi olan Çanakkale; Çanakkale Boğazı sayesinde Anadolu ile Avrupa ve Akdeniz ile Karadeniz arasındaki bağlantıyı sağlayan iki geçit bölgesinden biridir. Bu özelliği nedeniyle oldukça zengin bir tarihi vardır.Yörede yaşayan topluluklara ekonomik ve askeri üstünlük sağlamış, onlar da uygarlık alanında çağdaşlarını geçmişlerdir. Ancak bu durum, yöreyi çeşitli göç ve istila hareketlerinin hedefi yapmıştır. Değişik tarihlerde yerleşmek yada yağmalamak amacıyla bölgeye gelenler olmuş, her iki durumda belirli kültür alışverişini yoğunlaştırmıştır. Bu kültürel yoğrulma, yüzyıllar boyu kesintilerle sürmüş, bunun sonucu oldukça renkli bir kültür mozayiği ortaya çıkmıştır. Boğazın en dar yerinde Fatih Sultan Mehmet döneminde Rumeli yakasında Sestos dolaylarında Kilitbahir, Anadolu yakasında Abydos dolaylarında Sultaniye (Kale-i Sultaniye) yada Çanak Kalesi adı ile anılan kaleler yapılmıştır. Bugünkü Çanakkale İli’nin adı Anadolu yakasındaki Çanak Kalesinden gelmektedir. Yörenin en eski halkı Beşiktepe ve Kumtepe yerleşmelerinden bilinen Kalkolitik Dönemin yerli halkıdır. Bunları, İ.Ö. 3000’lerden 1200’lere kadar herhangi bir dış etki altında kalmadan yaşamlarını sürdüren Troya halkı izler. Bundan sonra sırasıyla Troya Savaşları ile Akalar, Ege göçleri ile çeşitli kavimler gelmiştir. En son olarak Sicilyalı Komutan Roger De Flor’un ölümüyle buyruğundaki Katalonyalılar bir süre etkinliklerini sürdürseler de, daha sonra Türkler’le yaptıkları bir anlaşma gereği, Çanakkale ve yöresini Türk Beylerine bırakmışlardır. M.Ö. 3000 yılında kurulan I. Troia, M.Ö. 2500 yıllarında bir depremle yıkılmıştır. Bundan önce de yörede eski yerleşmelerin bulunduğu bilinmektedir. Dardanos kentinin I. Troia'dan önce kurulduğu düşünülmektedir. Kuruluş önceliği 100-150 yıl kadardır. M.Ö. 1200'lerde kuzeyden gelen "Deniz Kavimleri"nin göçü ile bölgede ve Anadolu'da yazılı tarih açısından karanlık dönem başlamıştır. Bölge, M.Ö. 7. yüzyılda Batı Anadolu'da büyük bir güç haline gelen Lydia Krallığı'nın egemenliğine girmiş, M.Ö. 5. yüzyılda Perslerin gelmesiyle, Pers etkisi artmaya başlamış, M.Ö. 386 yılında Persler ve Spartalûar arasında yapılan "Kral Barışı" ile bölgede kesin olarak Pers egemenliği sağlanmıştır. M.Ö. 334'te Makedonya Kralı Büyük İskender'in Pers ordusunu Biga Çayı (Granikos) yakınlarında bozguna uğratmasıyla Anadolu'da Pers hakimiyeti gerilemeye başlamıştır.İskender'in Ölümünden sonra İskender'in komutanları bölgede iktidar mücadelesine girişmişlerdir. Bergama Krallığı'nın hakimiyeti ve Galat istilaları döneminden sonra, Roma'nın bölgedeki hakimiyet kurma çabaları sırasında Diktatör Sulla, Gelibolu'ya kadar gelmiştir. Bölge, Roma ve Bizans dönemlerinde limanlarıyla da önem kazanmıştır. Osmanlıların Akdeniz'de egemenlik kurma istekleri, onları Balkan Yanmadası'ndaki fetihlere, Gelibolu ve yöresinden başlamaya yöneltmiştir. Gelibolu'da bir tersanenin kurulmasıyla birlikte Çanakkale'deki Osmalı egemenliği daha da artmıştır. Boğazın Önemi Çanakkale Savaşları'nda (1. Dünya Savaşı'nda) bir kez daha gündeme gelmiş ve düşman donanması 18 Mart 1915 tarihinde bozguna uğratılmıştır. |
17 Mart 2007 Cumartesi
GECE VE GÜNDÜZÜN KARIŞTIĞI BELDE
"Sanma ki sen geldiğin gibi gideceksin, senden öncekiler de böyleydiler. Akıllarını hep Bodrum’da bırakıp gittiler..." Halikarnas Balıkçısı böyle yazmıştı..... Bir yanda su sporları, mükemmel alışveriş olanağı, deniz ürünleriyle bezeli unutulmaz akşam sofraları ile tatil olanakları, diğer yanda eşsiz bir kültürel ve tarihsel mirasın sundukları ile Bodrum'da her şey farklıdır; geceyle gündüzün birbirine karıştığı bir beldedir. |
ÇİNİ SANATI
16 Mart 2007 Cuma
ZAMANI DURDURAN ŞEHİR
Mardin, Mimari, Etnografik, Arkeolojik, Tarihi ve görsel değerleri île zamanın durduğu izlenimini veren Güneydoğunun şiirsel kentlerinden biridir. Bölgede yapılan kazılarda MÖ.4500'den başlayarak klasik anlamda yerleşim gören Mardin; Subari, Hurri, Sümer, Akad, Mitani, Hitit, Asur, İskit, Babil, Pers, Makkedonya, Abgar, Roma, Bizans, Arap, Selçuklu, Artuklu ve Osmanlı dönemine ilişkin bir çok yapıyı bünyesinde harmanlayabilmiş önemli bir açık hava müzesidir. Kentin en eski camisi Ulucami Artuklular döneminde inşa edilmiştir. Şehidiye Cami de çift merdivenli helezonik minaresi ile diğerlerinden ayrılıyor. Mardin kent merkezinde Latifiye Cami, Kadiriye Medresesi, Zinciriye Medresesi ve Kırklar Kilisesi de mutlak görülmesi gereken yapılar arasında. |
14 Mart 2007 Çarşamba
YAYLALAR
Dağlarla çevrili bölge, dört mevsim ılıman ve çok yağışlı bir iklime sahiptir. Yaylalar bu yüksek dağ dizilerinin eteklerinde kurulmuşlardır. Dağlar üzerinde, değişik çiçekler, ağaçlarla süslü ormanlar arasında obalar, yaylalar mevcuttur. Bu yaylalar arasında Erikbeli, Derinoba, Karadağ, Sultan Murat yaylaları ünlüdür. Yaylalarda insanı büyüleyecek güzellikte yayla evleri vardır. Nemi seven çiçek ve bitkilerle süslüdür.Yaz aylarında aşağı köylerin halkı yaylalara göçer. Kışın karla kaplı oluşu yazın sıcağında sis ve çise içinde oluşu yaylaların en önemli özelliğidir. Dağlardan çıkan akarsular denize kavuşmak için adeta çoşar gider. |
12 Mart 2007 Pazartesi
KUZEYDE EN UÇ
Türkiye' nin en kuzey noktasını araştırırken, eski zamanlarda "Lepte" olarak adlandırılan muhteşem yarımadayla karşılaşırız. Bugün ise Türkler "İnce Burun" (Başyöz Burnu ve Hamroros' un birlikte oluşturdukları yeri tanımlamaktadır) ve "Sinop Burnu" olarak iki yarımada şeklinde bir adlandırma yapmaktadırlar. M.Ö. 4500yıllarından başlayarak günümüze kadar uzanan çeşitli uygarlıkların izlerini taşıyan kaleler, kaya mezarları, kiliseler, camiler, medreseler, hamamlar, çeşmeler, tabyalar, türbeler, vb.eşsiz tarihi eserleriyle Sinop turizm açısından zengin bir şehrimizdir. |
11 Mart 2007 Pazar
TURHAL
Turhal, Karadeniz Bölgesinin , Orta Karadeniz Bölümünde yer almaktadır. Turhal Karadeniz Bölgesi'nin en büyük ilçesi,Türkiye'nin ise en büyük ilçelerinden biridir. Zengin bir tarihe sahip olan bu güzel ilçe, Cumhuriyet döneminde de önemli ünlere olaylara şahit olmuştur. Yurt ekonomisinde de önemli bir yere ve paya sahiptir. Temeli 1933'te dönemin Sanayi Bakanı Celal Bayar tarafından atılan ve açılışı 1934 yılında İsmet İnönü tarafından yapılan ve dünyanın en kaliteli şekerini üreten Turhal(Muammer Tuksavul) Şeker Fabrikası, Turhal Makina Fabrikası yöreye hayat vermiştir. Son yıllarda konfeksiyon (tekstil) alanında gerçekleşen yatırımlar, Antimuan madeni, Kevser süt ve yem fabrikaları ülke ve ilçe ekonomisinde önemli bir yer tutmaktadır. Geçiş bölgesi iklim özelliklerini taşıması nedeniyle, Turhal ve çevresinde, Karadeniz iklim özelliklerini yansıtan ormanlar (çam, kayın, ceviz, çınar, meşe, kızılcık, dağ kavağı vb) görülür. Karasal iklimin görüldüğü yerlerde ise bozkır bitki örtüsünün çeşitleri hakimdir. Genel olarak her iklim türünde görülen tarım ürünleri yetiştirilebilir. |
7 Mart 2007 Çarşamba
ULUBAT GÖLÜ
Apolyont veya Ulubat Gölü olarakta bilinen göl, Mustafakemalpaşa haricinde Karacabey ve Nilüfer ilçelerinin sınırları içerisinde de yer alır. Deniz seviyesinden yüksekliği 9 metredir. Önceleri çok fazla kuş türünü misafir eden göl, şu anda yanlızca Karabatak, Alaca Balıkçıl, Kaşıkçı, Küçük Karabatak, Tepeli Pelikan, Elmabaş Patka, Tepeli Patka ve Sakarmeke türlerine ev sahipliği yapmakdadır. |
6 Mart 2007 Salı
GÖRMEDEN DÖNMEYELİM
1 Mart 2007 Perşembe
EFES MÜZESİ
Türkiye'nin ziyaretçi sayısı yönünden ikinci büyük arkeoloji müzesi olan Efes Müzesi şu bölümlerden oluşur.
MEVLANA'NIN ŞEHRİ
İnsanlık tarihinin ilk yerleşim yerlerinden biri olan ve tarih akışı içerisinde birçok medeniyetin izlerini bağrında taşıyan Konya, adeta bir müze şehir hüviyetindedir. Sayısız tarih, kültür ve doğal zenginliklerine sahip olan Konya yetiştirdiği İslam büyükleri ile de tanınmaktadır. Konya tarih boyunca belli başlı yollar üzerinde yer almıştır. Tarihi İpek Yolu'nun en önemli ticaret ve konaklama merkezlerinden birisi olmuştur. Konya'da ve çevresinde yerleşik düzen Prehistorik (Tarih Öncesi) çağdan başlar. Bu çağ içinde Neolitik - Kalkolitik - Erken Bronz Çağ kültürlerini görürüz. Bu çağın iskan yeri olan Höyükler, Konya il sınırları içindedir. Neolitik Devreye (MÖ. 7000-5500) ait buluntular, Çatalhöyük'teki arkeolojik kazılarda meydana çıkmıştır. Konya, medreseleri, türbeleri, kiliseleri, müzeleri, antik kentleri, mesire yerleri, sarayları, ve kaplıcalarıyla ülkemizin en değerli şehirlerinden biridir. Elbette etli ekmek ve fırın kebabınıda Konya'nın özellikleri arasında saymadan geçmemek gerek. |