25 Mayıs 2007 Cuma

KUŞLAR



İnsanoğlu ile kuşların dostluğu insanlık tarihi kadar eskidir. Bu dostluğun başladığı ilk yer belki de Peygamberler Şehri Şanlıurfa’dır.
Kuşçuluk, Şanlıurfa’da özel zevklerden biridir. (Şanlıurfa’lı buna “Merak” demektedir.)
Şanlıurfa halkı kuşları çok sevmektedir. Kuşçuluk zevk için yapılmakla beraber kendine özgü özellikleri olan bir meslek olarak da sayılmakta ve halk dilinde kuş besleyip uçuranlara “kuşçı” adı verilmektedir.
Anadolu’da bir çok yörede güvercin besleyip uçurulmasına rağmen, Şanlıurfa kadar yaygın bir bölge yoktur.
Yaşlı kuşçuların anlattığına göre eskiden en çok kuş Halep’te beslenirmiş. Daha sonraları Şanlıurfa’da kuş sayısı çoğalmış ve bu konuda Şanlıurfa ünlü olmuştur. Böylece geniş bir kuş kültürü oluşmuştur. Şanlıurfa’da 200-300 adet kuş besleyen “Meraklılar” vardır. Evlerde beslenen kuşların sayısı 25 binin üzerindedir.

Kuşçuluk genelde esnafın özel zevklerinden biridir. Akşama doğru dükkânının kapatan kuş meraklısı ve yetiştiricisi hemen kuşlarıyla beraber olur ve günün bütün yorgunluğunu, stresini unutur.
Şanlıurfa’da kuşçuluğun yaygınlık nedeni evlerin elverişli olmasındandır. Hayatların (avluların) geniş ve gürültüden uzak oluşu, damların toprak ve düz oluşu kuşçuluk için çok elverişlidir. Kuş beslenen evlerde “Hayat”ın bir yanında veya damların uygun bir köşesinde kuş matarları (evleri) vardır. Bazen avludaki bir oda da kuşevi olarak kullanılır.

Kuşçu Kahvehaneleri

Şanlıurfa’da kuşçuların buluştuğu “kuşçu kahvehâneleri” vardır. Bugün bu kahvehânelerden birkaç tanesi hala varlığını sürdürmektedir. Bunların en meşhuru ise “Çardaklı Kahvehânedir”, bu kahvehânelerin içinde tel kafesli odacıklar bulunur. Bu kafeslerde kuş rafları vardır. Ve kuşlar bu kafeslerde oynaşır.
Kuşçu kahvehâneleri otantik yapısını korumaktadır. Küçük masalar ve etrafındaki kürsülerde (tabureler) oturup sohbet eden insanlar, kahvehânenin içinde serbestçe dolaşan kuşları keyifle izlerler.
Müşteriler burada kuş sohbetleri ve kuş alışverişi yaparlar. Bazen de en gösterişli ve kıymetli kuşlarını getirip gösterdikleri olur. Bu kahvehânelerde gürültülü konuşulmaz, rahatsız edici sesler çıkarılmaz, kuşlar seyredilir ve ötüşleri dinlenir.

Karışma Zamanı

Havaların güzel olduğu hemen her mevsimde güvercinler, günde iki kez köme halinde uçurulur. Bu saatlerde iki yüz, üç yüz evden birkaç bin güvercin gökyüzüne havalanır, rengârenk kuşlar bir anda Urfa semalarını kaplar. Eğer dikkatli bir gözlemciyseniz, gökyüzündeki bu kuşların kömeler halinde birbirlerinin içine girip karıştıklarını, sanki her kömenin kendi aralarında birlik sağlamak için anlaştıklarını, bu yüzden sarmaş dolaş olurken bile kümeden ayrılmayıp kaybolmadıklarını ve hiç zaiyat vermeden kendi mekânlarına doğru süzüldüklerini görürsünüz. Bu güzelim anları yudumlamak ve bu manzaraların seyrine dalmak istiyorsanız Urfa’ya gidin ve bir ikindi üstü bir kuşbazın evine misafir olun. Kuşçu, sizi avludaki cümle kapısında karşılayacak ve hemen vakit kaybetmeden evin damına çıkaracaktır. Kuşevinin kapısını aralayarak kuşları serbest bırakacak, bir süre bu kuşların ötüşlerini dinleyecektir. Burada cins cins güvercinin yemlenişlerini, su içişlerini, çoğunlukta olan erkek kuşların yuvadaki bir veya iki dişi kuşa nasıl kur yaptıklarını göreceksiniz. Vakit tamam olunca, kuşçunun işaretiyle bir anda kanat çırparak depara kalkacaklardır. Gözden uzaklaşıp kömeler birbirine kavuşunca gökyüzünde bir top gül halesi oluşturduklarına tanık olacaksınız.

Aynı anda radyodan, sesi bir eski taş plağa kaydedilmiş olan Urfalı Cemil Cankat’ın şu türküsü size ve bu manzaraya eşlik edecektir: “Garip bir kuştu gönlüm lo / Elimden uçtu gönlüm / Saçının tellerine lo / Takıldı düştü gönlüm”.

0 Comments: