17 Temmuz 2007 Salı

YAŞAM


1300 yıl önceki anayurdumuz. Kuzeyinde Rusya, güneyinde Çin. İki süper güç arasında sıkışıp kalmış bir ülke Moğolistan.
Neredeyse Türkiye'nin iki katı büyüklüğünde ama nüfusu sadece 2.7 milyon. Bu anlamda dünyada kilometrekareye en az insanın düştüğü ülke burası.
Başkenti 'Kızıl Kahraman' anlamına gelen Ulan Batur. Atalarımızın asırlar önce terk ettiği bu topraklar uzun yıllar Sovyetler Birliği güdümünde kaldıktan sonra demokrasiyle tanıştı. Sokaklarda şimdi Sovyet otobüsleri yerine Japon arabaları geziyor. Moğolistan'da halkın yüzde 95'i Budist, yüzde 5'i ise Müslüman. Ülkenin her köşesinde görkemli Budist tapınakları karşılıyor sizleri.

Halk, yaşam şekli olarak ikiye ayrılmış Moğolistan'da. Kimileri kentlerde yaşıyor, kimileri ise bozkırda ger (yurt) adını verdikleri çadırlarda.
Dev bir çadırdan oluşan gerlerde üç nesil bir arada yaşıyor. Eğer yaşadıkları yere ger değil de çadır derseniz hemen kızıyorlar. Çünkü gerler onların evi.
Moğollar misafirlerine kımız ve kurutulmuş peynir ikram ediyor. Kımız içmek için önce bir at bulmanız gerekiyor. At sütü, ne de olsa kımız. Atı sağmadan önce huylanmaması için, süt önce bir taya emdiriliyor. Ardından Moğol kızı, inek sağar gibi başlıyor parmaklarıyla memelerinden çekmeye. Yavaş yavaş gelen sütü kovaya sabırla doldurduktan sonra kımız bir inek tulumu içinde üç bin kez bir sopayla karıştırılıyor ve ardından bir gün bekletiliyor.
Sonrasında bu toprakların içeceği olarak buluşuyor insanıyla. Eğer kımızı içmeyip 10 ay bekletirseniz, insanı sarhoş eden bir içki halini alıyor.
Gerlerde yaşayan Moğollar, yabani atlarıyla doğal yaşamın tadını doyasıya çıkarırken, kentlerde yaşam tüm hızıyla sürüyor.Enflasyonun yüzde 15'lerde seyrettiği Moğolistan'da genç kızlar günümüze uygun kıyafetlerle dolaşıyor. Yollarsa son model araçlarla dolu. Düşünüyoruz da bir yanda doğayla bütünleşmiş Ger halkı, diğer yanda kentliler. Yaşamı boyunca kente hiç inmemiş olanlar, belki kendi ülkesinin diğer yüzünü hiç bilmiyor ama bir gerçek var ki özgürlüğün tadını herkesten çok onlar çıkarıyor.
ÖZGÜR ATLAR DİYARI
Çinlilerin uzaydan görülebilen tek insan eseri olan Çin Seddini Moğol Hükümdarı Cengiz Han'ın akınlarından korunmak için yaptığını biliyoruz. Cengiz Han'ın zaferlerinde büyük payı olan atların torunları ise bugün onların her şeyi. Çocukların birçoğunun bisikleti bile yok ama atlarının adını koymuşlar bile çoktan.
Moğolların geleneksel çalgısı Morinhur'un baş kısmında bile at figürü var. Hatta bu sazın telleri de at kuyruğundan. Bu topraklarda yaşayanlar sanki atın üzerinden hiç inmiyor. Ancak haksız da sayılmazlar. Çünkü kimi zaman yüklerin, kimi zaman sevinçlerin, kimi zamansa hüzünlerin beraberce taşındığı bu dostluğun temeli asırlar öncesine dayanıyor.
UNUTULMUŞ SOYADLAR
Moğol Hükümdarı Cengiz Han'ın dört oğlu Cuci, Ogeday, Toluy ve Çağatay. Moğollar Çağatay'a 'Tagatay' diyor. Onlar için Cengiz Han ve oğulları öyle değerli ki, bu isimleri çocuklarına bile koymuyorlar. Tıpkı bizim ulu önderimiz Atatürk'ün ismini koyamadığımız gibi. Belki de bu yüzden adımızın Çağatay olduğunu söylediğimizde şaka yaptığımızı düşünüp gülmekten kırılıyorlar. Sen bizle dalga mı geçiyorsun bakışlarından anlıyoruz bunu. Açıkçası bu topraklardaki ayrıcalıklı adımızın tadını çıkarmaya başlıyoruz hemen.Moğolistan'da geçtiğimiz yıllarda çıkan yeni bir soyadı kanunu ise ortalığı karıştırmış. Yeni yasaya göre yaklaşık 60 yıldır ilk isimlerini kullanan 2.7 milyon Moğol'un artık resmi işlerde de soyadlarını kullanmaları gerekiyor. Ancak ortada bir sorun var. Moğolların büyük bir çoğunluğu soyadlarını hatırlamıyor.
Ne yazık ki, Sovyet rejiminde geçen 60 yıldan sonra soyadını bilen bir Moğol'a rastlamak mümkün değil. Sadece bazı yaşlılar hatırlayabiliyor. Çaresiz kalan hükümet, belki yeniden hatırlarlar diye uzun listeler halinde bin 300 soyadı yayınlamış. Soyadlarını unutanlar bu listelerden yeni soyadı seçebiliyor. Ancak seçme hakkı da yetkililerin başını ağrıtıyor. Çünkü gururlu her Moğol, Cengiz Han soyadını taşımak istiyor.
DENİZ GÖRMEMİŞ GÖZLER
Bugün kar leoparı, çift hörgüçlü deve ve Gobi ayısının yaşadığı Gobi Çölü, geçmişte dinozorların yaşam alanıymış. Dünyadaki ilk dinozor fosilleri Moğolistan'ın Gobi Çölü'nde bulunmuş. Bu gerçek ülkenin milli müzesindeki dinozor iskeletleriyle fosilleşmiş dinozor yumurtalarıyla da gözler önüne seriliyor.
Moğolistan'ın üçte birini kaplıyor Gobi Çölü. Kumdan bol bir şey yok anlayacağınız bu topraklarda ama asıl dalgaların sahile vurup ıslattığı kumlara hasret onlar. Çünkü denize sınırı yok Moğolistan'ın. Birçok Moğol belki de hayatı boyunca deniz yüzü görmeden ayrılıyor bu dünyadan.
O yüzden Tull Nehri onların her şeyi. Burası ülkenin dört bir yanından Moğol'un gelip serinlediği çöldeki bir vaha adeta. Moğollar'ın her fırsatta söylediği 'Şansımız varsa gelecek yıl da Naadam'ı görürüz' sözü, geleneksel Naadam bayramına verdikleri değerin en büyük göstergesi.
Moğol halkı, 1920'lerden bu yana her yıl temmuzda Naadam Bayramını kutlamak için koşuyor statlara. Bayramının simgesi Cengiz Han'ın dokuz tuğu her bayram Cumhurbaşkanlığı konutundan alınıp stadyuma getiriliyor. Sporcular ilk olarak dokuz tuğa Cengiz Han'ın gücüyle yarışabilmek için yüzlerini sürüyor.

0 Comments: