24 Nisan 2007 Salı

MADRİD



Puerto del Sol: Madrid'e ister yalnız isterse bir gurupla gidin öncelikle bulmanız gereken nokta Puerto del Sol'dur. İspanya'nın resmi olarak merkezi kabul edilen nokta Puerto del Sol 'deki belediye binasının önündedir.Tam karşınızda, biraz dikkatli bakarsanız ağaca dayanmış bir ayı heykeli göreceksiniz ki bu heykel Madrid şehrinin amblemidir.

Palacio Real (Royal Palace): 18. yüzyılda Bourbon'ların (yönetimdeki aile) idare binası.
Monasterio de las Descalzas Reales (Monastery of the Descalzas Reales): 1733 yılında kral V. Felipe tarafından yaptırılmıştır.

Plaza de la Independencıa (Alcala Gate): Kral III. Charles tarafından şehre giriş kapısı olarak tasarlanıp neo-klasik üslupta yaptırılmıştır.

Retiro Park: Alcala Gate'i geçtikten sonar sağ kolda yer alır. 12 hektarlık bir alan üzerine kurulmuştur. 17.yüzyılda Retiro Sarayı'nın bir bölümü olarak düzenlenmiştir. İspanya iç savaşı sırasında oldukça hasar görmüşse de park içindeki bitkiler, çeşmeler, havuzlar, anıt ve heykeller ve bahçe düzenlemeleri görülmeye değerdir.

Grand Via: Madrid'in tarihi dokusu içine yerleşmiş en popular alış-veriş merkezi. Şehrin kuzeyindedir.
Plaza de Colon: 1885 yılında Arturo Melida tarafından düzenlenmiş bir bahçe ve kültür merkezi kompleksidir. Alanın ön tarafında oldukça yükseltilmiş bir kaide üzerinde Columbus keşiflerini İspanyollar'a sunuyor gibidir.

Plaza de Espana: Kentin en yoğun caddelerinden biridir.Resmi binaların bir çoğu bu cadde üzerindedir. Ayrıca Cervantes Anıtı da, bu doku içinde yine yel değirmenlerine savaş açmış iki kahramanıyla yer almaktadır.

Plaza Mayor: Kare bir avlu etrafında düzenlenmiş 136 binadan oluşur. 1619 yılında krallığa prestij sağlayacak bir alış-veriş merkezi olarak inşaa edilmiş. Hala çeşitli dükkan ve atölyelerden oluşan oldukça güzel bir ortamı var. Ayrıca bu açık avluda binada yer alan 437 balkondan da seyredilen boğa güreşi gibi geleneksel oyunların yanı sıra kraliyet ailesine ait düğün törenleri yapılmaktaymış. Bugün de çeşitli yerel festivallerde bu alan kullanılmaktadır. Alanın ortasında Kral III. Philip'in at üzerinde heykeli yeralmaktadır. Plaza Mayor'da vereceğiniz bir kahve molasının ardından Madrid'in 17.yüzyıldaki merkezine doğru ilerleyebilirsiniz. Ayrıca burada şehrin en eski binalarını "Casa de Cisneros"u görebilirsiniz.

Prado Museum (Paseo del Prado): 18.yüzyılda yapılmış olan bina Neo-Klasik üsluptadır. VII.Ferdinant ve karısının girişimleriyle oluşan kolleksiyona ait yaklaşık 300 adet parça ile kurulan müze bugün 7000 civarında eserle dünyanın en önemli Avrupa sanatı koleksiyonlarından birine sahiptir. Romanesk Dönemden günümüze kadar tarihlenen eserler İspanyol sanatçılarına ( Velazquez, El Greco, Goya...) ait oldığu gibi Avrupanın çeşitli dönemlerde faaliyet göstermiş diğer okullarının da (Bosch, Rubens, Mantegna, Raphael Tintoretto, Tiziano Caravaggio, Botticelli, Dürer, Poussin...) temsilcilerinin uygulamalarını içerir. Eğer plastik sanatlar ilginizi çekiyorsa Prado Müzesine sabah erkenden gidin. Pazartesi kapalıdır.
İspanya'da 3F 'nin (Flameco, Football, Fiesta) ülkenin popüler kültürü içinde önemli bir yeri olduğunu herkes bilir. Flamenco Dansı bugün genellikle turistik bir gösteri niteliğinde olup daha çok akşam saatlerinde organize edilmektedir. Bu konuda bilgiyi en rahat şekilde otel resepsiyonlarından edinebilirsiniz.

Madrid'in dünyaca ünlü 2 futbol takımı olan Real Madrid ve Atletico de Madrid takımlarını ise duymayanınız yoktur. Özellikle Barcelona ile olan ezeli rekabet hele de ünlü Bernabeu Stadyumun'daysa...

Boğa güreşleri Madrid'de özellikle Mayıs ayının ortalarından itibaren Calle de Alcala ve Vista alegra Metro istasyonu yakınındaki arenalarda, eğer zevk alıyorsanız, izlenebilir. Buralardan anı olarak alacağınız kılıç, bıçak türü eşyalar dönüşte havalimanında muhtemelen sorun çıkaracaktır.

0 Comments: