10 Şubat 2007 Cumartesi

KAPADOKYA'DA BİZ





Yol ne kadar sürdü hatırlamıyorum, biraz uyuduk Dilekle, biraz çene yaptık, molaları da asla kaçırmadık, ve en sonunda geldik.
Otele yerleştik ve yarış başladı. Gezecek o kadar çok yer vardı ki, heryeri görmeliydik. Peribacalarına çıktık, Yeraltı şehri'ne girdik, daha doğrusu indik, indikçe küçüldük, büküldük, orada yaşayan insanlar neye benziyordu bayağı merak ettik, cüce olduklarına karar verdik, tempo kesilmedi, upuzun Ihlara vadisine indik, gerçi o kadar merdiveni geri çıkması biraz zor oldu itiraf edelim, ama gene inerim, gene çıkarım, muhteşemliğine doyulmuyor.
Elbette Bektaşi Dergah'ını gezdik, bu arada gördüğümüz en güzel tesbihler ordaydı bence.
Tepeler, yamaçlar mağaralarla doluydu Kapadokya'da, hiç birini atlamadık, heryere tırmandık , eee Kapadokya'ya, balona binemesekde tepeden bakma şansı kaçar mıydı?
Aaaa sıcak şarap ve şarap evleri unutulmazdı, ateş başında doğaya karşı içilen ılık şarap oldukça değişik bir tat oldu bize.
Çömlek atölyeleri de nasibini aldı bizden, yanında da bol bol alışveriş. Testiydi, vazoydu, yok toprak kadehti derken bavulumuza yer kalmayacaktı dönüşde.
Ama eğlenmek ve yorulmak, ikisi bir arada muhteşemdi. Eeee, tatil dediğin de böyle yapılır değil mi ama .....

0 Comments: